Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney, çocukları Yılmaz ve Güney Pütün adına avukat Bişar Abdi Alınak, hakim Sefa Mutlu’nun Nevşehir’in Suvermez köyündeki mezarının açılmasını talep etti. Avukatın Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmasının nedeni çok …
Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney, çocukları Yılmaz ve Güney Pütün adına avukat Bişar Abdi Alınak, hakim Sefa Mutlu’nun Nevşehir’in Suvermez köyündeki mezarının açılmasını talep etti. Avukatın Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmasının nedeni çok açık:
13 Eylül 1974’te Adana’nın Yumurtalık ilçesinde hakim Sefa Mutlu’yu silahla vurarak öldürdüğü için Yılmaz Güney’in boynuna asılan ‘katil’ damgasını söküp atmak.
Daha önce bu talepleri reddeden yargı, bu kez fethi kabire izin verse ne olacak?
O zaman mahkemenin ‘Kasten insan öldürmek’ten verdiği 19 sene hapis cezası ‘Kastın aşılması sonucu insan öldürmek’ suçuna dönüşse cezanın hafiflemesi dışında ne değişecek? Yılmaz Güney’i Sefa Mutlu’nun katili olmaktan çıkaracak mı bu?
Hayır… ‘Kasten’ ya da ‘kazayla’, sonuçta Yılmaz Güney’in sıktığı kurşunla öldü Sefa Mutlu…
Buna rağmen 49 yıl önce de Yılmaz Güney’i ‘hakim Sefa Mutlu’nun katili’ olmaktan çıkarmak isteyenler çıktı, ama sonuç değişmedi.
‘Hakimi ben vurdum’
“Böyle bir şey yapılırsa, Yılmaz’ın mahkeme önünde durumu çok zorlaşır” itirazlarına rağmen cinayeti üstlenecek 18 yaşından küçük potansiyel bir katil bulundu. Yılmaz Güney’in yeğeni Abdullah Pütün’dü bu…
16 yaşındaki Abdullah Pütün, karakola teslim oldu ve “Yumurtalık’ta akşam cinayeti işleyen bendim, silahı da teslim ediyorum, ben Abdullah Pütün’üm. Hakimi ben vurdum” dedi. Tatbikat için gazinoya götürülen sözde ‘katil’, olay sırasında masada oturduğu yeri bile gösteremeyince bu taktik işe yaramadı ve Yılmaz Güney, ‘kasten insan öldürmekten’ hüküm giydi, Abdullah Pütün de yargıyı yanıltmaktan ceza aldı.
Gelelim bugüne ve avukatın Yılmaz Güney’i ‘katil’likten kurtarma çabasına…
Avukatın, Sefa Mutlu’ya fethi kabir yapılması ve Yılmaz Güney’in yeniden yargılanması için sıraladığı 17 gerekçeyi okudum, ama hukukçu değilim, o yüzden bu konuda tecrübe ve bilgi sahibi bir hukukçunun görüşüne başvurdum.
Ünlü hukukçu ne dedi?
Sevgilisini testereyle doğramaktan hükümlüyken, intihar mı ettiği yoksa yurt dışına mı kaçtığının tespiti için Cem Garipoğlu’nun mezarının açılıp, fethi kabir yapılması gündeme geldiğinde bu konuda birçok açıklama yapan Münevver Karabulut’un avukatı Dr. Rezan Epözdemir’in görüşüne başvurdum. İşte Epözdemir’in bu konuda söyledikleri:
“Ceza Kanunlarımıza göre fethi kabir için 87/4’e göre yürüyen bir soruşturma olmalı. Burada hükümlü ölümü söz konusu. Yeniden yargılama için hükümlünün yaşıyor olması lazım. Hükümlü ölmüşse TCK 64’e göre kamu davası düşer. Dolayısıyla vefat ettiği için Yılmaz Güney hakkında yeniden yargılama kararı verilemez ve fethi kabir işlemi yapılamaz. Ceza Muhakemesi tekniği açısından bir değerlendirme yapmak mümkün, ama ne yazık ki bizim TCK 64’üncü maddesi ve CMK’nın 87’nci maddesi bu duruma engel. CMK’nın 111’inci maddesi de ölü bir kimse hakkında yeniden yargılama yapılamayacağını net bir şekilde ortaya koyuyor. Zaten fail ölmüş, hükümlü ölmüş. Ailenin izin verip vermemesi de sonucu değiştirmeyecektir.”
İnsan biraz araştırır
Hâl böyleyken 200’ü aşkın sanatçı, yazar, senarist, yönetmen ve oyuncunun, Yılmaz Güney’in yeniden yargılanması için imza atmasının “Olmayacak duaya amin” demekten ne farkı var?
Ali Sürmeli, Barış Atay, Halil Ergün, Nur Sürer, Caner Cindoruk, Şivan Perwer, Sırrı Süreyya Önder, Deniz Türkali, Müjde Ar, Menderes Samancılar, Ece Temelkuran, Füsun Demirel, İsmail Hacıoğlu, İlkay Akkaya, Gülten Kaya ve Kerem Fırtına gibi ünlülerin paşa gönülleri öyle istiyor diye değişmiyor tarihi gerçekler…
‘Yumurtalık Olayı’ 49 yıl önce oldu, ama o kadar çok bilgi ve belge var ki internette, insan biraz araştırır. Bunu yapmazsanız -kendinizi ister aydın sayın ister sanatçı- sosyal medyadaki bilgisi yok, ama fikri çok güruhtan hiçbir farkınız kalmaz…
GÜNÜN SÖZÜ
“Öğrenip düşünmeyen insan bir kayıptır. Düşünüp öğrenmeyen insan ise büyük tehlike.” (Konfüçyüs)