Trendyol 1. Lig’de Bodrum deplasmanından 3-0’lık sonuçla mağlup ayrılan Göztepe’yi değerlendiren yazarlarımız, ‘‘Haftalardır kazandığı seri galibiyetlerin ardından Bodrum’dan eli boş döndüler. 17 haftalık periyot geride kaldı. Eğer hedef Süper Lig ise yönetim vakit kaybetmeden takviyeler yapmalı’’ dedi.
Bülent Buda: Alanda köpüren, taşan, coşkuya taşıyan ve de elbette akılcı tasarlanmış bir oyunla çok kazanımlarla geldi Bodrum’a Göztepe. Bu oyunda kimlik dönüşümlerinin sergilenen oyunun karakterini olumsuz etkilediği anlar olur ve olmuştur. Lakin, kadro ve oyuncu niteliğiyle niceliğine baktığımızda bunlara kazanılan maçlarında oluşturduğu özgüveni eklersek sergilediklerinin daha iyisini daha kişilikli bir oyun beklenirdi sarı kırmızılılardan. Sorunun çarpıcı yanı kaleci Lis’den başlayarak en uzak uca kadar kötü oynayan bir takım. Yenilen 3 golün eleştirisinden vazgeçtim. 90 dakikalık oyunda bir tek net gol pozisyonu üretilemez mi? Büyük bir düş kırıklığı. Gerçekten acı veriyor. Denilebilir ki, ağabey uzun yıllardır bu işin içindesin sanki ilk kez tanıklık eder gibi dağılmışsın. Evet, öyle olabilir çünkü Bodrum, öyle hafife alınacak bir takım değil. Neyse uzatmayalım fazla. Ders alınmış olması da yararlı bir gelişme olacaktır.
Fatih Tanfer: Haftalardır kazandığı seri galibiyetler sonrası taraftarını mutlu eden Göztepe, Bodrumspor karşısında kazanmış olsa devreyi puan sıralamasında ikinci olarak kapatacağı maçta mağlup olarak büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.
– Göztepe’nin son haftalardaki iyi futbolunun nedeni olan yüksek tempo, rakibine ön alanda baskı yapmak ve hırslı oyun tarzından dönünce bu mağlubiyet kaçınılmaz oldu.
– Sarı kırmızılılar takım halinde standardın altında bir oyun sergiledi. Güç ve mücadele yönünden yetersizdi. Bireysel yetenekler açısından da bazı oyuncuların en verimsiz maçıydı. Takım halinde koordinasyon sıkıntısı vardı.
– Göztepe adına maçın gelecek adına tek kazancı takımın eksiklikleri net bir biçimde göründü. Stanimir Stoilov tecrübeli bir hoca. Duygusal olarak değil, elindeki verilerle hazırlayacağı rapor doğrultusunda yönetimin gerekli takviyeleri yapacağını umut ediyorum.
Mehmet Demirtaş: Son 4 haftada seri galibiyetlerle geleceğe umutla bakmamızı sağladılar. Özellikle lider Eyüpspor karşısında alınan 5 gollü galibiyet ise umutlarımızın zirve yapmasına neden oldu. Gel gelelim ligin ilk yarısında perdenin kapanacağı son maçta Bodrum deplasmanında ise tam bir hayal kırıklığı yaşattılar. Bol gollü Eyüp galibiyetinin tesirinde kalmış olup aşırı rehavete kapılmış olmalılar ki Bodrum FK karşısında oynadıkları vasat futbolla ligin ilk yarısındaki 17 haftalık heyecan dolu futbol mevsimini tatsız kapattılar. Şu bir gerçek ki Göztepe’de teknik adam düzeyinde sorun yok. Aranan kanın bulunduğunu ve takımın Göztepe’ye yakışan bir teknik patrona emanet edildiğini hep birlikte gördük. Stoilov’da bence rüştünü ıspatladı. Şimdi Göztepe yönetimi eğer Süper Lig’i gerçekten istiyorsa devre arasında hiç vakit kaybetmeden gerekli takviyeleri yapmak zorunda. Merak ve heyecanla yapılacak takviyeleri bekliyoruz.
Çok daha tehlikeli ve kaygı verici
Bülent Buda: Hakem başlama düdüğünü öttürmeden önce 60 saniyelik izinli protesto.
Maaşları, hak edişleri ödenmiyor, ödenemiyor futbolcuların. Önce bir dakika duruyorlar, hakemin düdüğüyle birlikte harekete geçip aslanlar gibi yarışıyorlar.
Yarışın öncüleri kıdemliler. Büyük kaptan İbrahim, Zeki, Ceyhun, Tolga ve de Marco gençlerin yol göstericileri. Rakip Keçiören’in alandaki ve de kulübedeki kadro derinliği, kalitesi Altay’ın çok üstünde. O nedenle atak sayısında, pozisyon üretiminde açık ara önde konuk Keçiörengücü. Öyle de müthiş, içten, yürekli bir direnişle karşılanıyorlar. Keçiören golü sonrası oyun farka koşar diyenler olmuştur elbette.
Lakin Ozan ile önündeki savunma kaptan İbrahim’in önünde kusursuz oynarken uçlardaki eşitlik golü arayışı, Marco’nun yine klasikleşmiş penaltı dokunuşu ve ardından yine Marco’nun Deniz Kadah’a sanatsal ikramı sonrası öne geçtikleri dokunuşunun ardından göz yaşartan muhteşem sevinci.
Özgüvenli Ozan’ın kalesinde Keçiörengücü ileri uçlarında izin vermediği evre. Hakemin bitiş düdüğüyle asla vazgeçmeyenlerin sevinci, gözyaşları, mutluluğu görülecek şeylerdi…
Fatih Tanfer: – Büyük Altay ben kolay teslim olmam dedi. Mağlup duruma düştüğü keçiören karşısında rakibini 2-1 yenerek ligi ikinci yarısına umutlu girdi.
– Bu maçta bütün futbolcular üzerlerine düşen görevi başarıyla yaptılar. Ancak büyük usta Marco’ya hücumda Deniz Kadah da eşlik edince Altay’ın hücum etkinliği arttı.
– Önce Marco’nun penaltısı ardından Marco’nun harika pası ve Deniz Kadah’ın golü ve gelen 3 puan. Maç boyunca agresif ve canlı oyun yapısı artarak devam etti.
– Buna ek olarak bilinçli oyun anlayışı eklenince başarı geldi. En önemlisi coşkusu ve kazanma hırsıyla galibiyete ulaşan Altay’ın önünde tam 18 maç var. Bence bu köprünün altından çok sular akar.
Mehmet Demirtaş: 17 haftalık ilk perde kapandı. Lige zorlu bir süreç yaşayarak başlayan Altay özellikle Yusuf Şimşek’le beraber kıpırdanmaya başladı. Son iki maçta alınan galibiyetler gururumuzu okşamadı değil.
Nasrettin Hoca’ya tanımadığı biri yaklaşarak, ‘‘Hocam, falanca köye kaç saatte gidebilirim?’’ diye sormuş.
Hoca cevap vermemiş.
Yabancı, ‘‘Herhâlde duymuyor!’’ diye düşünüp yoluna devam etmiş.
Epey uzaklaştıktan sonra Hoca ‘‘Evlat, gel!’’ diye seslenmiş. Merakla yanına gelen adama demiş ki ‘‘Sen üç saatte ancak gidersin’’
Adam ‘‘Madem biliyordun, daha önce niye söylemedin?’’ deyince Hoca şöyle karşılık vermiş; ‘‘Yürüyüş temponu görmemiştim ki’’ demiş. Altay bu sezon ligde kalır mı? diye soranları, bizde Nasrettin Hoca’nın hesabı duymazdan geldik, dilimiz varmadı ligde kalması zor demeye!
Bence bu sezon öncelik ligde kalmak, en önemlisi yarınları tasarlamak, yarınlara hazırlanma sezonu olmalı diyorum.
Alınan 2 galibiyet Altay’ın ligde kalması için yeterli mi? Elbette değil. Şimdi her şey Altay için yeniden başlıyor. Altay’da yönetimin işi çok kolay değil, zaten yönetime talip olanlar da Altay’ın içinde bulunduğu zorlu ve de meşakkatli bir o kadar da yolun uzun olduğunun bilinciyle göreve gelmediler mi? Madem öyle sevgili başkan Murat Pervane ve yönetiminin daha fazla zaman kaybetmeden sorunu çözümüne kavuşması gerekiyor.
İzmir şehri, İzmir’de yaşayanlar, iş adamları, siyasiler ve Altay’ın camia büyükleri bu takıma yardım etmez ise inanın Altay’ın sonu çok kötü olur.
Yani sportif anlamda Eskişehir örneği olduğu gibi BAL’a kadar gider.
Altay’ın mali tablosu hiç iç açıcı değil. Delik büyük, yama küçük. Yani, deniz bitmiş, kara görünmüş. Altay’ın ivedelikle düzlüğe çıkması gerekiyor.
Kadro için iskelet ne kadar önemli ise o iskeleti canlı tutacak, Altay hafızası da önemlidir. Vefa duygusu aidiyeti geliştirir efendim.
Altay camia olarak, hep beraber, el ele kulübe destek olup ya planlı programlı, hedefli, amaçlı bir yola girerek Altay’ı ayağa kaldıracak. Ya da kaçınılmaz hazin sona doğru koşar adım ilerlemesine seyirci kalacak. Karar Büyük Altay sevdalıların ve yönetiminin. Ya bir yol bulacaklar ya bir yol yapacaklar.