İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kartal’da ‘Neriman-SAmi Türkdoğan Aşevi açılışında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Biz varsak doğalgaz var biz yoksak doğalgaz yok” sözlerine “Bizim milletimizi tehdit edene bu millet pabucu bırakmaz. Bu millet öyle bir had bildirir ki süt dökmüş kediye dönersiniz” dedi.
Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: ADEM KARABAYIR
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kartal’da ‘Neriman-SAmi Türkdoğan Aşevi açılışında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Biz varsak doğalgaz var biz yoksak doğalgaz yok” sözlerine “Bizim milletimizi tehdit edene bu millet pabucu bırakmaz. Bu millet öyle bir had bildirir ki süt dökmüş kediye dönersiniz” dedi.
Kartal Belediyesi’nin bağış ile hayata geçirdiği “Neriman-Sami Türkdoğan Aşevi ve Gıda Bankası ile Afet Lojistik Merkezi”nin açılışı, CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in katılımı ile gerçekleştirildi.
Açılışta konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu zor koşullarda birçok hizmete imza attıklarını belirtti. İmamoğlu konuşmasında şunları söyledi:
“HAYAT BOYU GÖNLÜNÜZÜ ÇALMAYA DEVAM EDECEĞİZ: Gerçekten özenli bir beş yılı geride bırakmak üzereyiz. Bu özenli beş yılın elbette yüksek motivasyonları var. Bu motivasyonun en başındaki husus bu kentin 16 milyon insanı. Tabi yol arkadaşlarınız da öyle. Motivasyonunuzu yükseltiyor ve bu nokta ilçe belediye başkanlarımızın da özel konumları var. Gökhan Başkanımız da o yol arkadaşlarımızdan birisi ki çokça yol arkadaşım var burada onu da görüyorum. Gökhan Günaydın başkanımız da bu yol arkadaşlığıyla bize çok katkı sunmuş. Şimdi grup başkan vekilimiz olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında gerçekten çok özenli ve çok nitelikli bir hizmeti devam ettiriyor, İstanbul milletvekilimiz olarak. Bu motivasyonu hayata geçirirken insanlarımızı birbirinden asla ayırmadık ve çok güzel işleri başardığımızı hem de zor koşullarda başardığımızı buradan ifade etmek isterim. Göreve geldiğimiz an itibariyle neler yaşadık neler. Zaten görevi vermek için 17-18 gün beklettiler. Göreve geldik bu seçimi kazanmadınız dediler. Hile dediler hırsız dediler ve çaldınız dediler. İnsan kendi gibi bilirmiş. Milletin hakkını hukukunu çiğnemeye ve insanların elinden demokratik haklarını…İnanın tek hırsızlığım o olacak. Başka hiçbir şey olmayacak. Hayat boyu gönlünüzü çalmaya devam edeceğim. Kalktılar bütün bu suçlamalarla birlikte görevi elimizden aldılar ve çalmaya devam ettiler. Çünkü üç ayımızı oradan aldılar götürdüler. Onun için üç ay eksik hizmet verdik bu şehre. Tabi şunu söylemem lazım. O süreçte unuttukları bir şey var. Ne bu millet, ne 16 milyon insanımız, ne de onları temsilen ben ne hak yedim ne de hakkımı yediririm kardeşim. Bu kadar net. O bakımdan o gün halk olarak hakkımızı savunduk ve bu zorluğu aştık.
MALİ OLARAK USULSÜZ, SIKINTILI BÜTÇELERİNİ, KURUMUN KASASINI DEVRALDIK: Mali olarak çokça anlatacağım usulsüz, sıkıntılı bütçelerini bir nevi kurumun kasasını devraldık. Ancak bununla da yetmez, elbette yarım bırakılmış, hatta sadece ihalesi yapılıp hiç başlatılmamış, başta metro olmak üzere birçok projeyi devraldık. Sadece bu da değil bütün Türkiye’yi, bütün dünyayı etkileyen bir buçuk yıla yakın bir pandemi süreci yaşadık. Sadece bu da değil, gerçekten bir deprem felaketi bütün ülkeyi sarstığı gibi elbette ki İstanbulumuzda milletimizi vicdanen mali olarak da sarsmıştır. Özellikle 2016-2017 yılı itibariyle kötü yönetilen ekonominin en trajik sonuçlarını, en büyük bedellerinin ödendiği dönemi de bu beş yıl içerisinde milletimiz yaşadı, kurumlarımız yaşadı. Bugün inanınız ben orada gördüm. Başkanımız buraya maskeliyken başlamış ve bitirilmiş, içi donatılmış, hizmet vermeye de başladı. Ama o günle bugün arasında şu gördüğünüz yapının maliyet farkı en az yedi sekiz kat biliyor musunuz? Bu ülkenin maliyetleri, geçimin maliyetleri, yaşamın maliyetleri inanılmaz yükseldi. Ama insanlarımızın geliri o seviyede artmadı. Buna rağmen hem ilçemizde hem büyük şehrimizde içtenlikle söylüyorum ki tarihi başarılar elde ettik. Mart ayında iki tane daha metro açacağız. Bir tanesi Anadolu Yakası’nda, bir tanesi Avrupa Yakası’nda. Avrupa yakasında Ataköy- İkitelli hattı Anadolu Yakası’ndaki Çekmeköy -Sancaktepe -Samandıra hattı. ve toplamda 65 kilometre metroyu bu beş yılda bitirmiş olacağız. Bu büyük bir başarı bunu söyleyeyim. Devam eden metrolarımız da var. Bugün ifade etmeliyim ki itibarlı bir İstanbul var etmenin altyapıdan üstyapıya kadar inanılmaz işleri başarmanın büyük gururunu yaşıyoruz.
BU GÜZEL İŞİ ALKIŞLAMAYA GELDİM: Tabi bu gururu yaşarken elbette bu gururun Kartal’a düşen payları da var. Kartal Belediye Başkanımız ifade etti. Beş yıl içerisinde ne yazık ki geçmiş yıllarda Cumhuriyet Halk Partili olduğu için ihmal edilen Kartal’ın alacakları vardı, onları da alacak olarak tahsil ettik dedi. Doğru, iletişim kanallarımızı en üst seviyede açık tutarak onun da güçlü takibiyle Kartal’ın yaşadığı sel su baskınından tutun da park, peyzaj, meydan, camiinden, cemevine, bütün hizmetlerine dönük ibadetten, yoksulluğa, öğrencilerine, anne kartına kreşten diğer hususlara varıncaya kadar çok güzel işleri burada inşa ettik, başardık. Çok güzel alanları da Kartal’da sizlerin hizmetine sunduk. Stat var içerisinde ve Neyzen Tevfik Meydanı gibi otoparklar gibi çalışmalarımız var. Şunu söyleyeyim. Ben buraya hizmetlerimi sıralamaya gelmedim. Benim sevgili kardeşimin bu güzel açılışında onun gururunu onunla yaşamak vatandaşımızla yapmış olduğu kıymetli işbirliğini ben de sizlerle beraber alkışlamaya geldim. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum ve özellikle Kartal Belediye Başkanımız bağışçılarımız böylesi bir alanın özellikle bir bağışla olması alkışlanacak bir şey. Hani biliriz okul, kreş, birçok konuda hayırlı işler, bazen ibadethaneler gündeme gelir ama böylesi bir alanın çok da bağışlandığı gözükmez. Aslında biz yaşamın çok önemli konularını ihmal ederiz. Bu anlamda ihmali değil de özeni bize gösteren aileye de bu yönüyle teşekkür ediyorum gerçekten özenli bir bağış olmuş. Hizmet dönemimizin en önemli kavramına değinip sözlerime son vermek istiyorum.
HİZMET DÖNEMİMİZİN EN ÖNEMLİ KAVRAMI ADALET: Hizmet dönemimizin en önemli kavramı adalet. Biz bu şehre adalet getirdik. Bu şehrin hiçbir insanını birbirinden ayırt etmedik etmeyeceğiz. Hep söylerim Cumhuriyet Halk Partisi’nin en çalışkan neferi olmayı her zaman gururla hedef olarak söylemişimdir. Cumhuriyet Partililerin gurur duyacağı bir evladı olmaktan da her zaman gururla bahsetmişimdir hedef olarak söylemişimdir. Ama altını çizerek şunu hep söylerim. Siyaset, siyasi partiler hizmet için bir araçtır amaç olamaz. Biz siyasi partilerdeki görev sürecimizi katiyen kesinlikle bir araç olarak görürüz. O bakımdan devletin kurumlarını, millete ait alanları, hususları, bütçeyi partiyle tariflemeyiz. Hizmetlerimizi partiyle tariflemeyiz. Partiyle hizmeti kovalamayız. Bakın Gökhan Yüksel başkanımla Kartal’da yürüttüğümüz diyalog kalitesini İstanbul’un 39 ilçesi ile yönettik. Hiçbirini birbirinden ayırmadık. Ben hangi ilçeye gidersem gideyim o ilçenin belediye başkanının partisine bakmaksızın davet etmişimdir. Gelen gelmiştir, gelmeyen gelmemiştir. Çünkü partilerimiz ayrı olabilir, yolculuklarımı. Ama bizim inandığımız çok temel bir şey var. Bir demokrasiye inanıyoruz. Bizim saygı duyduğumuz net bir şey var. Bu şehrin ve bu ülkenin insanı, etnik kökeni, mezhebi, siyasi görüş, inancı asla bakmaksızın… bu önemli bir terbiyedir sevgili dostlarım. Bizi ayakta tutan terbiyedir. Bizi dimdik ayakta tutan bir vicdandır. Bunu korumazsak Allah bizleri korusun söyleyeyim.
O İMZAYI ATMAYAN KİŞİ ŞİMDİ İSTANBUL ADAYI: Şimdi bu ahlakla ve bu adalet duygusuyla yürürken elbette neler neler yaşadık. Böyle deyince de sesim birine benziyor. Allah’ım ya Rabbim ne diyeyim? Şimdi neler neler yaşadık. Ne engellemeler, komedi filmi gibi bir kısmı. Çok böyle husus hususlar var. Mesela afetten bahsediyoruz. Az önce hatırladım arkadaşlarıma rakamı alın dedim. Bakın İstanbul’un o dönemki valisiyle şimdiki İçişleri Bakanımız acil afet toplantılarından birisin de İstanbul’un kendilerine çok acil ilave itfaiye çalışanına ve hatta çok acil zabıtaya ihtiyacı var dedim. Çünkü bizim itfaiye çalışanlarımız Türkiye’nin en muktedir afet uzmanları. Afet anında olağanüstü işler başarıyorlar. Allah onları korusun. Ayaklarına taş değmesin. Bütün bu bu yolda çalışanları ve hatta şunu da söyleyeyim. itfaiyecilerin en büyük derdi nedir biliyor musun? O bir meslek olarak kabul edilmediği için bazı haklarından mahrum kalırlar. Ben bunu hep söylüyorum. Bunu da bir türlü bu hükümet halletmiyor. Çünkü insanlar iş çözmeyi unutmuşlar. Bakın üç bin 500 yüz itfaiye eri ihtiyacımız olduğuna İstanbul’un Mülki Amiriyle beraber karar verdik. ve yazı yazdık o dönemde. Kendilerinden de destek istedim. Hatta benim için aradığını da biliyorum. Ben defalarca aradım, 750 kişilik için izin verdiler biliyor musunuz? Üç bin 500’den 750. Bin zabıtadan da 400. Bunu niye anlattım? İtfaiye erini alıyorsunuz işe girme işlemleri neredeyse bir yıl sürüyor. Devlet memuru bu çünkü sınav yapıyorsun. Çok şeffaf sınavlar yaptık izni verilenler için. Bir bir itfaiye ya da zabıta memurunun ehil anlamda yetişmesini en az üç yıl beş yıl lazım. Yani tam uzman oldu sahaya çıktı en zor anda işte Hatay’a gitti. Oraya buraya gitti diyebilmeniz için. Bunu bir imza biliyor musunuz? Bir imza atmadılar. O atmayan kişi şimdi İstanbul adayı. Niye biliyor musunuz bunu anlattım? Diyecek ki diyebilir ki haberim yoktu. Maden kazasıyla ilgili de ilişkisini böyle böyle tarifliyorlar ya. Haberi vardı çünkü ben bunu bizzat kendisine iki üç kez telefonda söyledim. İlave mektuplar yazdım.
O BİR KİŞİLİK ANLAYIŞ KENDİNİ HER KONUDA MUKTEDIR GÖRÜYOR VE KİBİR DAĞLARI AŞMIŞ: Daha çok şey var. Ama oraya girmeyeceğim. Ama esas bir şeye gireceğim. Şimdi biliyorsunuz bu sürecin, bu sistemin sorumlusu İstanbul’a aday olan Sayın Bakan değil, diğerleri de değil çünkü sorumlusu bir kişi. Bunu herkes biliyor adını bile demiyorum. Nasıl ki rakibim kim olduğunu biliyorum dediğini de siz de evet biliyoruz dediniz öyle bir şey bu. Bakın o bir kişilik anlayış kendini her konuda muktedir görüyor ve kibir dağları aşmış. Hatay’da depremzedelerin huzuruna çıkıp oy vermedikleri için hizmetin nasıl geciktiğini depremzedelerin gözünün içine baka baka anlattı. Yani diyor ki bana oy verirseniz hizmet gelirdi, vermediniz onun için gelmedi. Çıkt çok tepki gelince milletin aklıyla alay eder gibi iki üç gün sonra şöyle bir söz söyledi. Bu ‘Cumhuriyet Halk Partililer var ya kendilerine oy verenlere hizmet eder. Oy vermeyenlere hizmet etmez’ dedi. ya Allah akıl versin milletin aklıyla alay eder gibi iki üç gün önce, milletin huzurunda bunu söylüyor, tepki alınca sözü çevirip CHP’ye getiriyor. Millet bunu yemez. Ordu’da bu sabah, huylu huyundan vazgeçmez gerçek duygularını ifade ediyor. Bakın ne diyor? önce siyasetin namusu var diyor. Bak ardından da namus anlayışını şöyle anlatıyor. ‘Ben dedi Cumhurbaşkanıyım’ -O ben değil bu arada- ‘Ben dedi Cumhurbaşkanıyım. Hükümet bende, benim adayımı seçerseniz. Ordu’nun kılına zarar gelmez. Doğal gaz gelsin istiyorsan benim adayımı oy vereceksin’ dedi. Kıymetli milletimize ben bir uyarıda bulunmakta kendimi borçlu hissediyorum. 31 Mart’ta seçim var seçime gidiyoruz. Bakın seçime giderken bile milletini tehdit ederek oy isteyenden seçimden sonra Allah korusun. Bu milleti Allah korusun. 31 Mart’tan sonra neler yapar neler. Onun için milletimize buradan sesleniyorum. Sandığa giderken bu sözleri aklınızdan sakın çıkartmayın. Bugün sizi tehdit eden oyu alınca neler yapar neler. Hakkı, hukuku, marifeti insanlarımızın iradesini bile kendinde gören bir akıl seçimden sonra neler yapar neler.
BU MİLLET ÖYLE BİR HAD BİLDİRİR Kİ SÜT DÖKMÜŞ KEDİYE DÖNERSİNİZ: Milletimize bir şey daha tavsiye ediyorum. Onun dediğinin tam tersini yapmayı tavsiye ediyorum. Onun dediği kim varsa, ona oy vermemelerini niye biliyor musunuz? Ona ve o bu akla sandıkta öyle bir ders verin ki seçimden sonra kalan dört yılında size deli gibi hizmet etmek zorunda kalsınlar itidar süreleri var. Sizi dikkate alması için oyunuzu, oyunuzu sizi tehdit edene vermeyin. Bizim milletimiz cesurdur. Bizim milletimiz akıllıdır, zekidir. Bizim milletimizi tehdit edene bu millet pabucu bırakmaz. Bu millet öyle bir had bildirir ki süt dökmüş kediye dönersiniz. Aynen 23 Haziran’da olduğu gibi. 13 bin 800 oldu. Bu tehditten sonra sekiz yüz bini kaç yaparsınız? Allah bilir. Bu bakımdan 31 Mart’ta bize oy vereceksiniz. Biz diliyor ve istiyoruz ki bizi seçeceksiniz. Umut ediyoruz ki biz bize oy verene de vermeyene de büyük büyük hizmetler yapacağız. Onlar da giderayak daha çok çalışmak zorunda kalacaklar. Bunun adı hizmet yarışı olacak. Sizler halkımız bizim tek yüzümüzü döneceğimiz milletimiz bizim sonuna kadar dinleyeceğimiz gözümüz gözünüzün içine bakacak kulaklarımız sizde olacak. Milletimizin dediği olacak. Milletimizin dışında bize hükmedecek bizi tabiri caizse ya da tabiri ona ait şekliyle ‘buyuracak’ bir Allah’ın kulu yok. Bize buyuracak millettir bizim terbiyemiz terbiyemiz net dir. Bu millet uzun yıllardır yüzyılı aşkın süredir demokrasi mücadelesi veriyor, özgürlük mücadelesi veriyor. Bizim terbiyemiz nettir. O terbiye egemenlik kayıtsız şartsız milletindir terbiyesidir. O terbiye Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir. İşte tam da bu bakış açısıyla Kartal’da da, İstanbul’un 39 ilçesinde de bütün Türkiye’de de parolamız net. Tam yol ileri sevgili kardeşlerim. Sevgili hemşerilerim,. Göreceksiniz seçimde seçime kadar işlerimizi layıkıyla milletimize anlatacağız. Seçime kadar inşallah çok çalışacağız. Gece gündüz çalışacağız, o, bu, şu demeden çalışacağız. 16 milyon insanımız için çalışacağız. Sandıklarımıza sahip çıkacağız. Herkese birbirimizi anlatacağız. Ben Kartal Belediye Başkanı’nı anlatacağım. O beni anlatacak ya da Pendik Belediye Başkan adayımızı anlatacak. Hep birlikte birbirimizi anlatıp iyi insanlar terbiyeli, ahlaklı, adaletli insanlar görevlerine devam. ve her şey çok güzel olacak. Hepinizi çok seviyorum”