Yetiştirdiği öğrencileriyle ve öğretim üyeleriyle Türkiye’nin entelektüel hayatına birçok katkıda bulunan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi, kuruluşunun 154. yılını kutluyor.
Yetiştirdiği öğrencileriyle ve öğretim üyeleriyle Türkiye’nin entelektüel hayatına birçok katkıda bulunan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi, kuruluşunun 154. yılını kutluyor.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk Avrupa tarzı üniversite olarak kabul edilen Darülfünun’un devamı olan İÜ Edebiyat Fakültesi, 20 Şubat 1870’te eğitime başladı.
Kuruluşundan itibaren Beyazıt’taki Zeynep Hanım Konağı’nın yanı sıra Sultanahmet, Çemberlitaş ve Galatasaray’da faaliyet gösteren fakülte, Türkiye’nin önemli bilim insanı ve aydınlarını yetiştiren eğitim yuvası oldu.
“İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türkiye’dir”
İÜ Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Metin Ünver, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İÜ’nün Türkiye’nin ilk lisans eğitim kurumu olduğunu aktararak, “Edebiyat Fakültesinin Laleli’deki binaya taşınması 1908’den sonradır. Burası Zeynep Hanım Konağı. 1908’den 1943’e kadar bir dönem Darülfünun, bir dönem sadece Edebiyat, Fen Fakültesi olarak hizmet vermiş. 1943’te büyük bir yangın geçirdikten sonra yine bugün içinde bulunduğumuz bina inşa edilmiş.” dedi.
Mimar Sedad Hakkı Eldem ile Emin Onat tarafından yapılan fakülte binasının 1945’ten bugüne hizmete devam ettiğini belirten Ünver, şu bilgileri verdi:
“İÜ Edebiyat Fakültesi, Türkiye’nin eğitim, kültür, sanat, tiyatro, müzik ve bilim hayatına öncülük etmiş, yön vermiş çok önemli isimlerin yetiştiği bir mekan. Mekanın çok güçlü bir hafızası var. Aslında İÜ Edebiyat Fakültesi, Türkiye’dir. İddialı bir laf gibi gelebilir. Edebiyat Fakültesi’nin mezun olanları ile mezun olmayanlarını da birlikte düşünmek lazım. Dönemin şartlarına göre bazıları mezun olamamış, ama yolu buradan geçmiş çok güçlü isimler var.”
“Cumhuriyet’e geçişte Edebiyat Fakültesi gelişmelere sessiz kalmamış”
Ünver, İÜ Edebiyat Fakültesi’nin ilklerin fakültesi olduğunu ve sosyal bilimlerin burada doğup geliştiğini vurgulayarak, “Cumhuriyet’e geçişte de Edebiyat Fakültesi gelişmelere sessiz kalmamış, öğrencileriyle, öğretim üyeleriyle Milli Mücadele’ye çok güçlü bir destek vermiş. Bu destekleri göstermek adına da Mustafa Kemal Atatürk’e fahri müderrislik teklifinde bulunmuşlar. Kendisi de bunu uygun bulmuş. 1923’te, bu belgeyi Edebiyat Fakültesi müderrislerinden oluşan bir heyet bizzat Gazi Mustafa Kemal’e Ankara’ya giderek teslim etmiş.” diye konuştu.
Türk müziğine önemli izler bırakmış isimlerin de İÜ Edebiyat Fakültesinde eğitim aldığına işaret eden Ünver, “Şerif Muhittin Targan, Ruşen Ferit Kam’ın oğlu Ömer Ferit Kam, Tanburi Cemil Bey’in oğlu Mesut Cemil Tel, Dürrü Turan, bu fakültenin koridorlarında hocalarından beslenmiş ve müzik dünyamıza renk atmış musikişinaslardandır.” ifadesini kullandı.
“Çok önemli isimlerin feyiz aldığı, feyiz verdiği bir yer Edebiyat Fakültesi”
Edebiyat alanında mühim isimlerin İÜ Edebiyat Fakültesinden çıktığının altını çizen Ünver, “Türk dili ve edebiyatı ile Batı edebiyatı sahasında da çok önemli isimlerin feyiz aldığı, feyiz verdiği bir yer Edebiyat Fakültesi. Nihat Sami Banarlı, Cahit Külebi, Yusuf Atılgan ve Behçet Necatigil önemli isimlerdendir. Ali Nihat Tarlan da mutlaka zikredilmeli. Kendisi buradan mezun ve sonra Edebiyat Fakültesi’ne dönerek aldığı bilgi birikimini, müthiş hazineyi öğrencilerine aktarmış.” değerlendirmesinde bulundu.
Metin Ünver, usta edebiyatçı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın birçok eserini İÜ’deki odasında kaleme aldığını dile getirerek, şöyle devam etti:
“Cahit Külebi Anadolu’dan gelmiş, İÜ Edebiyat Fakültesi ona yeniden bir format vermiş ve Anadolu’da elde ettiği birikimini, burada aldığı eğitimle Türkiye’ye kazandırmış. Cumhuriyet döneminin 2 önemli isminden birisi, bürokraside önemli izler bırakmış, dil ve edebiyat sahasında çalışmalarıyla tanınmış Hasan Ali Yücel, felsefe mezunumuz. Sonra Tahsin Banguoğlu… Edebiyat Fakültesi bu anlamda Türkiye’nin ilk yüzyılının bürokrasisinde de belirleyici olmuş bir fakülte.
Halide Edip Adıvar’dan da bahsetmemek olmaz. Fakültede İngiliz edebiyatını öğrencilere aktarmış. Onun geldiği silsile çok önemli. Önemli asistanlar da yetirmiş, Mine Urgan gibi… Onlar da ciddi manada Türkiye’ye katkı sağlamış. Adıvar, Milli Mücadele’nin güçlü simalarından birisi. Milli Mücadele deyince, Falih Rıfkı Atay da burada öğrenci olmuş, buranın havasını teneffüs etmiş.”
“Kısakürek, bir dönem İstanbul Üniversitesinin zengin kültür muhitiyle bütünleşmiş bir isim”
Doç. Dr. Ünver, Necip Fazıl Kısakürek’in de İÜ Edebiyat Fakültesinin felsefe bölümünde eğitim aldığını söyleyerek, “Kısakürek, Türkiye’nin yakın tarihinde çok güçlü bir figürdür. Bir dönem İstanbul Üniversitesinin zengin, kapsayıcı, kuşatıcı kültür muhitiyle bütünleşmiş bir isim. Türkiye’nin yakın dönemiyle ilgili yazdığı eserlerle hem düşünce hem iktisat tarihimizle ilgili hem de başka alanlarda dünyada da Türkiye’nin anlaşılmasında önemli bir rolü olan Niyazi Berkes de yine bizde felsefe bölümünden mezun olmuş, sosyoloji bölümünde asistanlık yapmış. Metin Erksan da Türkiye’de sinema dünyasının kurucu 4 isminden biri. Sanat tarihi bölümünden mezun. Türkiye’de bütün renklerin, kültürlerin birleştiği Edebiyat Fakültesi’nden kendisinin çok beslendiğini biliyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Yahya Kemal ve Mehmet Akif Ersoy’un da fakültede öğrenci yetiştirdiğini sözlerine ekleyen Ünver, şair Arif Nihat Asya ve Orhan Şaik Gökyay ile popüler tarihçiliğe yön veren Ahmet Refik Altınay, Reşad Ekrem Koçu, Zeki Velidi Togan, İbrahim Kafesoğlu, Nihal Atsız, İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Fuat Sezgin’in de fakültede öğrenim gördüğünü kaydetti.
Türkiye’de Osmanlı döneminden Cumhuriyet’e felsefe ve sosyolojinin yine İÜ Edebiyat Fakültesinde geliştiğini vurgulayan Ünver, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ziya Gökalp burada hocalık yaptı, Niyazi Berkes burada öğrenci oldu. Daha sonra yurt dışında doktorasını tamamladı ve halen bizim için önemini koruyan düşünce tarihi alanında eserler verdi. Devamında Hilmi Ziya Ülken, sosyoloji alanında çok önemli eserler verdi. Buradan mezun olan Arslan Kaynardağ’dan da bahsetmek lazım. İki yönü var Arslan beyin, Sahaflar Çarşısı’nın önemli bir ismi. Felsefe bölümü mezunu ve Türkiye’de felsefenin topluma yaygınlaştırılmasında, anlaşılmasında, geliştirilmesinde önemli bir isimdir.”
“Fakültemiz, ülkemizin ve dünyanın önemli bir bilim merkezi haline gelmeyi hedeflemektedir”
İÜ Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Aliye Erol ise, “İÜ 150 yılı aşan geçmişiyle Cumhuriyet’in en önemli tanıklarından biridir. İÜ Edebiyat Fakültesi de başlangıcından günümüze bilim, sanat, kültür, edebiyat ve eğitim alanlarına çok önemli katkılar vermiş. Gerek Ahmet Hamdi Tanpınar, Halide Edip Adıvar, Arif Müfid Mansel ve Halet Çambel’in bulunduğu öncü isimlerinden oluşan akademik kadrosuyla, gerekse öğrencileriyle Türkiye’nin entelektüel birikimine çok önemli katkılarda bulunmuş.” dedi.
Fakültenin aynı zamanda 3 Milli Eğitim Bakanı da çıkarttığına işaret eden Erol, şu bilgileri verdi:
“Kuşkusuz bunlardan en önemlisi Hasan Ali Yücel’dir. Yücel, fakültenin felsefe bölümü mezunudur. Reşad Ekrem Koçu, Ahmet Kutsi Tecer, Fuat Sezgin gibi çok sayıda önemli öğrencisi olan bir fakültedir. Fakülte çok önemli edebiyatçılar da yetiştirmiştir. Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Külebi, Yusuf Atılgan gibi pek çok yazar ve şairin yolu buradan geçmiştir.”
Erol, Türkiye’de üniversiteden mezun olan ilk kadın Şükufe Nihal’in de İÜ Edebiyat Fakültesinde eğitim aldığını aktararak, “1919’da Darülfünun’un coğrafya şubesinden mezun olmuştur. Daha sonra 1923’te Nezihe Muhiddin ile Kadınlar Halk Fırkası’nda çalışmıştır. Türkiye’nin önemli toplumsal değişimler yaşadığı bir dönemde edebiyat alanında eserler vermiş bir isimdir aynı zamanda.” ifadelerini kullandı.
İÜ Edebiyat Fakültesinde 1933 üniversite reformundan sonra Türkoloji, tarih, coğrafya, felsefe, Roman filolojisi ve arkeoloji olmak üzere yeni bölümlerin sayısının arttığını belirten Erol, sözlerini şöyle tamamladı:
“Fakültemiz, bugün 21 bölüm, 41 farklı diploma programıyla eğitim, öğretim faaliyetlerine devam etmektedir. 17 bine yakın öğrencisi ve 500 kadar öğretim üyesi kadrosuyla Türkiye’nin en büyük fakültelerinden biridir. Eğitim ve kültür alanındaki geleneksel öncülüğünü, İstanbul’da tarihi yarımada üzerindeki bu binada ülkemizin, insanlığın tarihini, kültürünü, dillerini, coğrafyasını araştırmaya, öğretmeye devam etmektedir. Cumhuriyet’in ilk yüzyılına çok önemli katkıları olan fakültemiz, sonraki yüzyıllarda da yaptığı projelerle, çalışmalarla ülkemizin ve dünyanın önemli bir bilim merkezi haline gelmeyi hedeflemektedir.”