KKTC’de Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, Kıbrıs sorununa ilişkin, “KKTC hükümetinin uluslararası toplumun parçası hâline gelecek bir kapsamlı çözümü destekliyoruz. Kategorik olarak bir şeyin karşıtı değiliz. Her ne olacaksa nihai ortaklığın veya ilişki biçiminin zaman içerisinde belirlenmesi gerektiğini ve bugünden belirlenmeye kalkılırsa zamanı yitireceğimizi düşünüyoruz” dedi. Özersay “sahte üniversite diploması” krizine ilişkin, “YÖK heyeti geldi, YÖDAK ile birlikte çalışarak sorunu çözecek. Evet bunu konuşmamız lazım, doğrudur ama eğer biz mevcutların üzerini örterek ‘Yeni bir sistem yaratalım, geçmişe bakmayalım’ dersek, bu çuval içerisinde kalan o çürümüş patatesler hepsini çürütecek ve bu koku gitmeyecek.” diye konuştu.
MELİS YILDIRIM
KKTC’de Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, Kıbrıs sorununa ilişkin, “KKTC hükümetinin uluslararası toplumun parçası haline gelecek bir kapsamlı çözümü destekliyoruz. Kategorik olarak bir şeyin karşıtı değiliz. Her ne olacaksa nihai ortaklığın veya ilişki biçiminin zaman içerisinde belirlenmesi gerektiğini ve bugünden belirlenmeye kalkılırsa zamanı yitireceğimizi düşünüyoruz” dedi. Özersay “sahte üniversite diploması” krizine ilişkin, “YÖK heyeti geldi, YÖDAK ile birlikte çalışarak sorunu çözecek. Evet bunu konuşmamız lazım, doğrudur ama eğer biz mevcutların üzerini örterek ‘Yeni bir sistem yaratalım, geçmişe bakmayalım’ dersek, bu çuval içerisinde kalan o çürümüş patatesler hepsini çürütecek ve bu koku gitmeyecek.” diye konuştu.
KKTC’de muhalefet partilerinden Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, aralarında ANKA Haber Ajansı’nın da bulunduğu Türkiye’den bir grup gazeteciyle Lefkoşa’da Parti Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
Kıbrıs meselesi, yabancılara mülk satışının artması ve “sahte üniversite diploması” krizine ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özersay, 5 Ocak 2024 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs Şahsi Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın atanmasına ilişkin beklentinin yüksek tutulmaması kanaatinde olduğunu belirterek, “Neden şimdi ortada bir süreç yok? Çünkü aslında cevabını aradığı sorunun cevabını kendisi biliyordur. Biz kendisine, ‘Taraflar arasında ortak zemin var mı yok mu sorusunun cevabını bulmak için görevlendirirdiniz. Cevabı biliyorsunuz herhalde değil mi’ diye sorduk” dedi.
“ÇÖZÜMÜN NİHAİ OLARAK NE OLACAĞINA BAŞTAN KARAR VERMEYE GEREK YOK”
Özersay, partisinin çözüm konusundaki tutumunu ise şu ifadelerle açıkladı:
“Kıbrıs’ta adım adım çözüme gitmeyi denememiz lazım. Ancak çözümün nihai olarak ne olacağına baştan karar vermemize gerek yoktur. Çünkü yapamayacağız bunu, çünkü biz bunu 50 küsur senedir deniyoruz. Nihai noktada bu iki sevgili buluşacak mı? Filmin sonu ne olacak? Bilmem kavuşacaklar mı? Ölecek mi? Bunu bilemiyoruz işte. O zaman bir yerden başlayalım, yani zamanı kaçırmayalım. 50 seneyi kaçırdık bugüne kadar. Bir tarafta suç işleyip diğer tarafa kaçtı. Tuttuk ve vermedik diğer tarafa, düşünebiliyor musunuz? Yani en basit ve temel konularda bile iş birliği yapmak yerine erteledik, çözümün şekline ve çözümün ne olacağına erteledik her zaman için. Biz parti olarak diyoruz ki adım adım bu çözüme gitmek mümkün. Çözüm kategorik olarak hiçbir tür çözümü reddetmiyoruz biz. Bu günün sonunda bir federal ortaklık da olabilir, günün sonunda ya bu iş olmayacak bize en iyisi iki ayrı devletle yürüyelim noktasına da gelebilir. Ama bir yerden başlayalım. Giderken, birlikte karar verelim buna.
Süreç içerisinde şekillenen bir ortaklığın, baştan adının ve nihai noktasının ne olacağının söylenmeyeceği bir ortaklığı daha gerçekçi ve pragmatik olduğu kanaatindeyiz.”
“RUMLARIN EN BÜYÜK KORKUSU KARŞILIKLI BAĞIMLILIK”
Özersay, “Türkiye’deki bazı liman açılması karşılığında yani Rum gemilerine ve uçaklarına, Türk hava sahasının ve Türk limanlarının açılması karşılığında Kıbrıs Türk tarafının uluslararası ticaretin bir parçası haline gelmesi”nin işbirliği alanlarına örnek olabileceğini kaydetti. Özersay devamında, “Rumların en büyük korkusu karşılıklı bağımlılıktır. En fazla savunduğumuz şey karşılıklı bağımlılığa olan ihtiyaçtır. Çatışma riskini azaltacak olan karşılıklı bağımlılıktır çünkü” değerlendirmesinde bulundu.
“İKİ ANA VATAN BUNU YAPABİLİYOR DA BİZ NEDEN KIBRIS SORUNUNU ÇÖZMEDEN İŞBİRLİĞİ YAPAMIYORUZ?”
Türkiye’de 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimler sonrası KKTC’ye yönelik yeni bir açılım beklenip beklenmediğine ilişkin Özersay, Türkiye’nin son dönemde dış politikadaki yakınlaşmalarına değinerek, “Birden Yunanistan ile yakınlaşıp iki ana vatanımızın bir araya gelip bir anlaşma imzaladığını gördük. Ne dediler? ‘Bizim egemenliğe dair sorunlarımız devam ediyor olabilir, Ege’de şurada burada, kıta sahanlığı, hava sahası, adaların silahsızlandırılması konusundaki problemlerimiz devam ediyor olabilir. Ancak bu bizim enerji konusunda, eğitim konusunda, vize konusunda, gençler konusunda, turizm konusunda iş birliği yapmamıza engel değildir’ dedi. Neden iki ana vatan bunu yapabiliyor da biz neden onlarla birlikte veya ikimiz bu konularda Kıbrıs sorununu çözmeden de egemenlik meselelerini de halletmeden de bu konularda işbirliği yapamıyoruz?” dedi.
Halkın Partisi’nin bugünkü statükonun hem Kıbrıs Türk halkının hem de Türkiye’nin aleyhinde olduğunu söyleyerek, “KKTC hükümetinin uluslararası toplumun bir parçası haline gelecek bir kapsamlı çözümü destekliyoruz. Kategorik olarak da federasyon karşıtı vesaire de değiliz. Kategorik olarak bir şeyin karşıtı değiliz. Her ne olacaksa nihai ortaklığın veya ilişki biçiminin zaman içerisinde belirlenmesi gerektiğini ve bugünden belirlenmeye kalkılırsa zamanı yitireceğimizi düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“KARA PARA HAREKETLİLİĞİ OLDUĞU KESİN”
Özersay, yabancılara mülk satışındaki artıştan endişe duyduklarını ve bu endişelerinin birkaç boyutu olduğunu belirtti. Birinci boyutunun kara para aklanma yöntemleriyle bağlantılı olduğunu söyleyerek, “Bizim ülkemizde de süper lüks daireler ve bunların yabancılara satılması, süper lüks araba galerilerinde patlama var. Bir kara para hareketliliği olduğu kesin. Bu bizim için bir endişe” diye konuştu. Özersay devamında, “Küçük bir ırmağın, küçük bir derenin, çayın suyu gelirken kum çakılı beraberinde getirir. Mafyayı birlikte, beraberinde getiriyor kara para. Üstelik de siyaseti satın alıyor. Siyaseti rüşvet ve satın alma potansiyeli arttığı için de ülkede bozulma, kokuşma, daha da artıyor.” dedi. Başbakan’ın “Fazla satış olmadığı” yönündeki açıklamasını eleştiren Özersay şunları kaydetti:
“Rakamı biliyor musunuz? Hayır. Veri var mı elinde? Yok çünkü sözleşme üzerinden satılıyor. Sen bu sözleşme üzerinden satış meselesine müdahale ettin mi bugüne kadar? Evet bu açıdan baktığımızda endişeliyiz. Bizim yanı başımızda 21’nci yüzyıldayız ya biz, 21’nci yüzyılda coğrafyamızda 35 bin insan öldü ve hiçbir şey yapamadı dünya. Ne için? O coğrafyaya hakim olmak için bir kavga var orada bir savaş var. Dolayısıyla nüfus üzerinden kurulan nüfuz denilen şey Kıbrıs açısından yabancı bir şeydir. Bu konuda çoktan tedbir almamız gerekirdi.”
“TABELA ÜNİVERSİTELERİ ÖĞRENCİ BELGESİNİ RANT KAPISINA DÖNÜŞTÜRDÜ”
Ülkenin gündeminde önemli yere sahip olan “sahte üniversite diploması” krizinde olayın yalnızca diplomayla sınırlı olmadığını, pek çok başka alanda da denetim mekanizmasının çalışmadığı bir devlet yapısının olduğuna dikkat çeken Özersay, YÖDAK’ın gerekli önemi vermediğini söyledi. “Buralara partizanca atamalar yapıldı.” diyen Özersay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendilerine yakın isimler atandı ama onlarda herhangi bir biçimde denetime girmedi. Sonra bir baktık ki bu lisansların verilmesi rant kapısına dönüştü. Lisansların verilmesi karşılığında rüşvet alındığı iddiaları ortaya konuldu. Diploma sahtedir gibi şeyle sınırlı değil. Çünkü başka bazı tabela üniversiteleri diploma değil, öğrenci belgesini de bir rant kapısına dönüştürdüler. Yani buraya kaçak işçi getirmek için öğrenci gibi gösterip öğrenci belgesiyle insanların buraya girmesini sağladılar.
Sadece bu diplomayı verenler açısından değil, yozlaşma toplumun her düzeyine sirayet etmiş durumda. Yani müdür, müsteşar, milletvekili, eski bakan, üniversitelerden sorumlu kurum başkanı, bu bir kategori. İkinci kategori öğretmen, polis, asker aldığı diplomayı da devlete verip kademe derece ilerlemesi, makam-mevki maaş artışı. Şimdi bütün bunları biz gördük şu ana kadar. Toplumdan bağımsız bir şey değil bu. Çürüme, sadece siyasal bir çürüme değil. Toplumun bazı kesimleri de buna ortak olmuş durumda. Bir şeye karar vermemiz lazım, bu sorunu nasıl çözeceğiz? YÖK heyeti geldi, YÖDAK ile birlikte çalışarak sorunu çözecek. Evet bunu konuşmamız lazım, doğrudur. Ama eğer biz mevcutların üzerini örterek ‘Yeni bir sistem yaratalım. Geçmişe bakmayalım’ dersek, bu çuval içerisinde kalan o çürümüş patatesler hepsini çürütecek ve bu koku gitmeyecek.”
“OLASI KAST MESELESİNİN UYGULANIP UYGULANMAYACAĞI KRİTİK BİR SORU”
6 Şubat depremlerinde yıkılan, KKTC’li öğrencilerin kaldığı İsias Otel ile ilgili davaya da değinen Özersay, son duruşmaya partiden bir heyetin katıldığını belirtti. Özersay, “Türkiye adil bir sonucun ortaya çıkmasını destekliyorlar. Ama ilgili yasada var olan ve bugüne kadar hiç uygulanmamış olan, olası kast meselesinin bu davayla ilgili uygulanıp uygulanmayacağı kritik bir soru. Giden evlatlarımız geri gelmeyecek ama Türkiye’de de bu ve benzeri konularda gerekli derslerin çıkarılması için çok ciddi bir mesaj olabilir. Bir dönüm noktası olabilir Türkiye Cumhuriyeti açısından,” dedi.