Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, yeni yerleşkesinde organ nakli ameliyatlarına devam ederek 68 yaşındaki İbrahim Ünsal’a karaciğer nakli gerçekleştirdi. Operasyon, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin organ nakli alanındaki öncü konumunu sürdürdüğünü gösteriyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Dulundu ve ekibi, organın alımı ve transferi olmak üzere iki aşamadan oluşan operasyonla yeni yerleşkelerinde ilk karaciğer naklini gerçekleştirdi.
Depremden sonra bazı binaları boşaltılan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, bir süredir hizmetlerine devam ettikleri Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Prof. Dr. Murat Dilmener Hastanesi’nde organ nakli ameliyatlarına kaldığı yerden devam ediyor.
Kurum, Yeşilköy’deki yeni adresinde bazı tıbbi hazırlık süreçlerinin tamamlanmasının ardından, yaklaşık 4 yıldan beri Hepatit B virüsüne bağlı karaciğer yetmezliği yaşayan 68 yaşındaki İbrahim Ünsal’a umut oldu.
Ciddi sağlık sorunları yaşayan Ünsal, hastanenin kadavradan organ nakli bekleme listesine girdi ve 3 ay içinde bulunan nakille sağlığına kavuştu.
Nakil sürecinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hekimleri ve sağlık çalışanları, görevlendirmelerdeki süreci özveriyle yönetip ara verilen nakil ameliyatlarını kurumlarında yeniden başlattı.
Organ naklini yeniden başlatan ekipte Prof. Dr. Dulundu ile Cerrahpaşa’da görevli hekimler, öğretim üyeleri ve ameliyat ekibi olmak üzere birçok isim yer aldı.
Kurum, böylece 1986’da gerçekleştirdikleri ilk böbrek nakli ameliyatından bugüne organ naklinde temel adreslerden biri olmayı sürdürüyor.
“Cerrahpaşa çok güçlü bir aile”
Aynı zamanda hastanenin Karaciğer Nakil Ünitesi Sorumlusu da olan Dulundu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İbrahim Ünsal’ın karaciğer nakli kararını konseyde değerlendirdikten sonra verdiklerini söyledi.
Prof. Dr. Dulundu, pek çok yan rahatsızlığı olması nedeniyle durumu riskli Ünsal’ın organ nakli sürecine ilişkin, “Nakil merkezimizin yeni ruhsatlandırmasını bu yeni yerleşkemizde aldıktan sonra ilk hastalarımızdandı. Şansımıza ailede canlı verici adayı olmamasına rağmen bir vatandaşımız organlarını bağışlayınca o organın bizim hastanemizde de sırada olması ve kan grubunun uyması nedeniyle İbrahim Bey’e kabulünü yaptık.” dedi.
Genellikle bu tür organ bağışlarının gece netleştiğini aktaran Dulundu, şöyle devam etti:
“Saat 00.30 veya 01.00 gibiydi. Bize bir organ bağışının olduğu haberi geldi. Ondan sonra tabii hızlı bir süreç başladı. Bizim organ bekleme listesindeki hastalarımızdan İbrahim Bey çağırıldı. Tabii ‘O döneme kadar bu arada gelişmiş herhangi bir enfeksiyon var mı, ameliyata engel bir durumu var mı?’ gibi durumlar değerlendirilerek, saatler içerisinde hızlı bir şekilde gerçekleştirildi. Ondan sonra da nakil ameliyatına bir engel durumunun olmadığı görülünce biz ekip olarak arkadaşlarımla beraber organ bağışının yapıldığı hastaneye gittik. Orada bağış yapan kişinin böbrekleri de farklı bir merkezde kullanılmak üzere alındı, karaciğerini de bizler çıkardık ve o organı aldıktan sonra tekrar buraya geldik.”
Dulundu, ideal koşullarda alınan organı en geç 6 saat içerisinde hastaya nakletmeleri gerektiğini kaydederek, ameliyathaneye alınması direktifini verdikleri hastanın böylece ameliyathaneye alındığını anlattı.
Hızlı şekilde hastalıklı karaciğerin tamamını çıkardıktan sonra kadavra bağışı yapılmış organı eski hastalıklı karaciğerin yerine yerleştirdiklerini ifade eden Dulundu, “Tabii bu kompleks bir ameliyat, 4-5 tane damar anastomozu dediğimiz lehimi yapılıyor. Safra yolu lehimi yapılıyor. Sonuçta karnın içerisinde siroza bağlı olarak genişlemiş, patlamaya hazır mayın tarlası gibi büyük damarlar oluyor. İşte bunlara titizlikle, dikkatli bir şekilde bakıp ameliyatını sağlıklı şekilde gerçekleştirdik. Ameliyatımız da sonrası dönem de iyi geçti. İbrahim Bey’i taburcu edecek konuma getirdik.” diye konuştu.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin Türkiye’de organ nakillerinin başladığı öncü hastanelerden olduğuna dikkati çeken Dulundu, şöyle devam etti:
“1990’lı yılların başında karaciğer, daha öncesinde böbrek nakillerinin, sonrasında kalp nakillerinin yapıldığı bir merkez Cerrahpaşa. Sonrasında bir şekilde bu nakillerde uzun bir duraklama döneminin ardından ve bu hastaneye taşındıktan sonraki ilk karaciğer naklimizi gerçekleştirmiş olduk. Tabii bunun gururunu ve onurunu yaşıyoruz. Bunda rektör hocamızdan dekan hocamıza kadar diğer ilgili bütün birimlerin ciddi emekleri ve destekleri var. Çünkü bu bir ekip işi. Sonuçta süreç böyle başladı. Uzun bir süre sonra ara verilmiş bir operasyonun başlaması dolayısıyla herkesin bu konuya hakim olması gerekiyordu ve bu ilk ameliyat bizim için çok kıymetliydi. Dolayısıyla benim için biraz yorucu olmakla, hani ilk 4-5 günü hastanede ve ilk 12-18 saati ameliyathanede geçiriyor olmakla beraber, mutlu olduğum bir dönemdi.”
Prof. Dr. Dulundu, hekim, hemşire, idari personel olmak üzere büyük bir ekip olduklarını vurguladı.
Ameliyathane ayağına geldiklerinde herkesin gönüllü olarak bu işin içerisinde olmak istediğini dile getiren Dulundu, “Biz organı almaya gittiğimizde normalde 3-4 kişiyle gidebileceğimiz bir yerde neredeyse 10’a yakın insandık. Bu, tabii bizi mutlu ve motive de etti. Geleceğe dönük de umutla bakmamıza vesile oldu. Hastaneye geldiğimizde de hemşire hanımlar olsun, personel olsun, o gün nöbetçi olmayıp görevi olmayanlar bile gönüllü olarak gecenin o saatinde gelip bizlerle burada katkı sağladılar, destek verdiler ve bu işin içinde oldular. Cerrahpaşa çok güçlü bir aile ve bu tür durumlarda kenetlenip en iyi şekilde iş yapma konusunda ciddi emek veren ve o kültüre sahip olan bir kurum.” ifadelerini kullandı.
“Yüzde 90’ın üzerinde kapasiteyle çalışıyoruz”
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Emin Köse ise Türkiye’deki ilk nakil merkezlerinden birisi olarak kurulduklarını, ara ara boşluklar olsa da bir yıl önce taşındıkları hastanede nakil programlarının devam ettiğini söyledi.
Sürecin ardından şu anda karaciğer ve böbrek naklinde ruhsatlandırmayı tamamladıklarını aktaran Köse, “Bulunduğunuz yerleşkeyi, bazı tadilat ve tamirat işlerinden sonra nakil merkezi haline getirdik. Hızlıca kemik iliği nakil ünitesi, organ nakli ünitesi ve diğer bizim özellikli cerrahi branşlarımız, bütün ameliyathanelerimiz tam kapasiteyle çalışmaya başladı. Robotik cerrahi ünitesini tekrar burada kurguladık, programı yeniden harekete geçirdik. İstanbul’da en önde gelen merkezlerden biri haline gelmiş durumda şu anda.” dedi.
Doç. Dr. Köse, taşınma süreçleriyle ilgili şunları paylaştı:
“Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi, bir yıl önce yaşadığımız deprem felaketi sonrasında tekrar değerlendirildi ve tahliye kararı verildi. Biz, kısa süre içerisinde Prof. Dr. Murat Dilmener Hastanesi’ne geçiş yaptık. Yaklaşık 1-2 aylık bir geçiş döneminden sonra hızlıca tıbbi hizmete başladık. Şu anda bir yılı tamamlamış durumdayız ve yüzde 90’ın üzerinde kapasiteyle çalışıyoruz. Hem kamu kaynağının kullanımıyla ilgili hem de hastalarımıza çok büyük faydası oldu.”
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin akademideki köklü yerine değinen Köse, “Yüzlerce nakil cerrahı, binlerce öğrenci yetiştirmiş bir fakülte. Tabii ki organ nakli ünitemizin tekrar hızlıca faaliyete geçmesi, eğitim anlamında da çok önemli. Burada yetişen özellikle cerrahi asistanlar, organ nakliyle ilişkili diğer bölümlerin asistanları kısa sürede ülkeye hizmet etmeye başlayacak.” diye konuştu.
Köse, bir üniversite hastanesi olarak sağlık hizmeti vermelerinin yanı sıra diğer önceliklerinin de eğitim olduğunu sözlerine ekledi.
Tıp fakültelerinin lokomotifi Cerrahpaşa
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Organ Nakli Mesul Müdürü Prof. Dr. Salih Pekmezci de kurumlarının Türkiye’de tıp fakültelerin arasında lokomotif görevi gördüğünü, bu yüzden 40 yıldır naklin adresi olmasının gayet doğal olduğunu ifade etti.
Pekmezci, ekip halinde bu işe aşık olduklarını dile getirerek, “Gece gündüz demeden, bu işin peşini bırakmadan devam ediyoruz. Her koşulda da yapma taraftarıyız. Belki o yüzden 40 senedir en azından bazı programlar kesintiye uğrasa bile böbrek naklinde hep devam ettik ve ediyoruz. Tabii yeni insanlar da yetiştiriyoruz, şu anda bizde yetişen birkaç arkadaşımız başka merkezlerin başında. Bunlar bize tabii ki bir akademisyen olarak, akademik bir faaliyet olarak büyük mutluluk veriyor. Bundan asla vazgeçmeyiz.” değerlendirmesinde bulundu.