CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Yarın CHP 55 ilde, 120 merkezde. Ancak hangi ilde, nerede 1 Mayıs kutlaması varsa bu gruptan bir temsilcimiz o kutlamada yer alacak. HAK-İŞ’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz, TÜRK-İŞ’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz. Her ne kadar Kocaeli, Bursa yerine o kutlamaların doğru yerinin Taksim olduğunu düşünsek de hiçbir sendikayı ayırmadan üyelerine, kurumsal yapılarına hürmeten zaman zaman farklı düşünsek de her sendikanın her yerde yaptığı her şehirdeki etkinlikte olacağız. Yarın işçiler Anayasa’ya uygun olarak, AYM ‘İşçiler haklı’ dediği için Beşiktaş’tan ve Saraçhane’den toplanarak Taksim’e yürüyorlarsa CHP olarak onlarla birlikte olacağız” dedi.
(ANKARA) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Yarın CHP 55 ilde, 120 merkezde. Ancak hangi ilde, nerede 1 Mayıs kutlaması varsa bu gruptan bir temsilcimiz o kutlamada yer alacak. HAK-İŞ’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz, TÜRK-İŞ’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz. Her ne kadar Kocaeli, Bursa yerine o kutlamaların doğru yerinin Taksim olduğunu düşünsek de hiçbir sendikayı ayırmadan üyelerine, kurumsal yapılarına hürmeten zaman zaman farklı düşünsek de her sendikanın her yerde yaptığı her şehirdeki etkinlikte olacağız. Yarın işçiler Anayasa’ya uygun olarak, AYM ‘İşçiler haklı’ dediği için Beşiktaş’tan ve Saraçhane’den toplanarak Taksim’e yürüyorlarsa CHP olarak onlarla birlikte olacağız” dedi.
Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını uygulamamayı ve MHP’nin ‘AYM kapatılsın’ söylemlerine sessiz kalmayı anayasa tanımamak” olarak değerlendirdi. Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ben siyasilerin el sıkışmasını hep savundum, savunacağım. Siyasiler el sıkışmazsa demokrasi düşmanları ellerini ovuşturmaya başlarlar. 1970’lerin sonunda siyasetin el sıkışamamasının Türkiye’ye nelere mal olduğunu hep beraber yaşadık. O yüzden müzakere başka bir şeydir, iletişim başka bir şeydir, aynı fikirde olmak başka bir şeydir. Ama Anayasa’ya sadakate yemin etmiş bizlerin birbirine yeminine sadık kalmasını beklemek, hatırlatmak da her birimizin görevidir.
Yarın CHP -şu ana kadar alınan bilgi- 55 ilde, 120 merkezde. Ancak hangi ilde, nerede 1 Mayıs kutlaması varsa bu gruptan bir temsilcimiz o kutlamada yer alacak. HAK-İŞ’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz, TÜRK-İŞ’in yaptığı kutlamaya da gideceğiz. Her ne kadar Kocaeli, Bursa yerine o kutlamaların doğru yerinin Taksim olduğunu düşünsek de hiçbir sendikayı ayırmadan üyelerine, kurumsal yapılarına hürmeten zaman zaman farklı düşünsek de her sendikanın her yerde yaptığı her şehirdeki etkinlikte olacağız. Yarın işçiler Anayasa’ya uygun olarak, AYM ‘İşçiler haklı’ dediği için Beşiktaş’tan ve Saraçhane’den toplanarak Taksim’e yürüyorlarsa CHP olarak onlarla birlikte olacağız.
“1 MAYIS’TA GAZ, COP, KELEPÇE GÖRMEK İSTEMİYORUZ”
Buradan tek uyarım, en önemsediğim uyarım şudur: 1 Mayıs bayramdır. 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramıdır. Bu ülkenin -her ne kadar sendikal hakları olmasa da- polisi de emekçidir, askeri de emekçidir, güvenlik görevlileri de emekçidir. Onlara kanunsuz emirler verenler yüzünden, ekmekleriyle oynandığı için o emre uymadığında her türlü disiplin sürecinde tehdit edildikleri için uygulamak zorunda oldukları kararlar, o kardeşlerimizin kişisel kararları değildir. Bazı ortamlarda işçilerle polisleri, güvenlik güçleriyle emekçileri çatıştırmak isteyen, yasa dışı yapılar olabilir ya da yasal zeminde görev yapan birtakım kötü niyetli kişiler olabilir. Her iki tarafın da provokasyonları olabilir. Onun için herkesi 1 Mayıs’ı bayram gibi kutlamaya, 1 Mayıs’ta gaz, cop, kelepçe görmek istemediğimizi, 1 Mayıs’ta güvenlik güçleriyle çatışma görüntüleri görmek istemediğimizi bir kez daha hatırlatarak tüm kamu görevlilerini sorumluluğa, tertip komitelerini de bu konuda kanunsuz emini veren anayasa tanımazlarla, evladına ekmek götürmek için bu emirlere uymak zorunda olan emekçi polis kardeşlerimi birbirinden ayırmak, özdeşleştirmemek konusundaki hassasiyeti bekliyor; 1 Mayıs İşçi Emekçi Bayramı’nı şimdiden kutluyorum.
“ODTÜ’DE, BOĞAZİÇİ’NDE ÖĞRENCİLERİ TUTUKLAYAN ZİHNİYETİN AMERİKA’DAKİ EYLEMLERİ ÖVMESİ İKİYÜZLÜLÜKTÜR”
Diğer yandan Gazze’de tüm insanların yüreklerini sızlatan katliamlara, batı üniversitelerinden tepki yükseliyor. Bu tepkiler şiddetle bastırıldığında son derece utanç verici görüntülerdir, biz de ona tepki gösteriyoruz. Öğrencilerin yaptığı İsrail karşıtı Filistin dayanışma eylemlerine Türkiye’den destek veren, o eylemleri öven iktidarın ki o eylemleri ben de övüyorum, dönüp Türkiye’de Boğaziçi’nde öğrencilerin yaptığı eylemlere müdahale etmesinin; Boğaziçi’nin kampüsüne öğretim görevlilerini, önceki dönem dekanlarını sokmayacak kadar ileri gitmesinin; ODTÜ’de Devrim Stadı’nda mezuniyet töreni yapılmasına izin vermeyenlerin; öğrencilerimizi ODTÜ’de, Boğaziçi’nde kriminalize eden, gözaltı yapan, tutuklayan zihniyetin Amerika’daki eylemleri övmesi ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. ODTÜ’deki Devrim Stadı’na o silinemez ‘devrim’ yazısını yazan, Filistin davasında hepimizin önderi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıdır. Aklınızı başınıza alın. Bu kadar ikiyüzlülüğün ne siyasette ne beşeri ilişkilerde kaldırılır tarafı yoktur. Bunları görmemek ve Filistin meselesinde Amerika’ya demokratlık taslayıp Boğaziçi’nde ODTÜ’de bir anda despot kesilmenin izahı yoktur. İzah arıyorsanız bunun izahı için bakmanız gereken yer, 31 Mart seçim sonuçlarıdır. İzahı orada yaptılar size.
“MADEM ATAMAYACAKSINIZ, NİYE OKUTTUNUZ”
25 Ağustos 2023, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) bitmiş. Bu sınavdan o günden bugüne sekiz ay geçmiş, halen daha atanmayan öğretmenler… ‘Atanamayan öğretmen’ lafını lügatınızdan çıkarınız. Dilimiz alışmış, bazen ben de söylüyorum. Atanamayan öğretmen; öğretmenin kendine kusur atfeden ya da kendisine masumiyet atfeden… Atanamayan öğretmen yoktur, bu iktidar tarafından atanmayan öğretmen vardır. Milli Eğitim Bakanlığı 85 bin ücretli öğretmen çalıştırıyor. Bir taraftan öğretmenler 85 bin atama bekliyor, atamalarını yapmıyor. Sayın Erdoğan seçim sözü verdi: ‘Mülakat kaldırılacak.’ Kaldırmıyorlar. Milli Eğitim Bakanı, ‘Mülakat gibi mülakat yapacağız’ diyor. Siz seçimde bu milletten bunu diyerek oy almadınız. ‘Mülakatı kaldıracağız’ diyerek oy aldınız. Şimdi mülakatı kaldırmamak, seçmeni kandırmanın itirafından başka bir şey değildir. Bundan 22-23 yıl önce, rahmetli Ecevit’e, ’68 bin atanmamış öğretmen var. Niye atamıyorsun? Madem atamayacaksın, neden okutuyorsun’ diyen Erdoğan, bugün itibarıyla 1 milyon öğretmeni okutmuş ve atamamıştır. Rahmetlinin manevi huzurunda, o hesabı şimdi size soruyoruz: Madem atamayacaksınız, niye okuttunuz kardeşim? Hafta sonu, atanmayan öğretmenlerin mitingindeydik. Ben memleketim Manisa’da ilk kez yaptığımız Mesir Festivali’nde ve ev sahibi hüviyetinde olduğum için orada grup başkanvekillerim, milletvekillerim bizi teslim etti. Önemli bir mücadele verildi. O mücadeleyi saygıyla karşılıyoruz. Öğretmenlerimizin sonuna kadar arkasındayız. Verdikleri her mücadele bizim tarafımızdan desteklenecek. Her görüşmede, her platformda imkan buldukça onların haklı mücadelelerini ifade etmeye, hatırlatmaya, onları takip etmeye devam edeceğim.
“TÜM HUKUKÇULARA DAYANIŞMA DUYGULARIMIZI İLETİYORUZ”
Bu parlamento en çok temsil edilen meslek grubu hukukçulardır, avukatlardır. Hem yüksek belagatleri hem aldıkları hukuk eğitimi gereğince, hukuk yapılan bu yüce çatının altında en çok onların bulunması da gayet doğaldır. Kendileri bu hafta ‘Büyük Savunma Mitingi’ gerçekleştirdiler 27 Nisan Cumartesi günü. ‘Avukat için adalet’ dediler ve avukatların sorunlarını dile getirdiler. Aralarına siyasetin, görüş ayrılıklarının girmesine izin vermeden bir bütün olarak mesleklerini savunmaya, sosyoekonomik sorunlarına, kendilerine yönelik her geçen gün artan şiddete, yargı ve hukuk düzenine ilişkin sıkıntılara yönelik tepkilerini dile getirdiler. Hukuk ve yargı sisteminde yaşanan her türlü aksaklığın savunma mesleğine nasıl yansıdığını ifade ettiler. Biz savunma hakkının en kıymetli insan haklarından bir tanesi olduğunu, savunma mesleğinin en saygın mesleklerden bir tanesi olduğunu ve adalet arayan her yurttaşımızın gece gündüz imdadına koşan bu önemli mesleğin mensuplarının sorunlarının takipçisi olduğumuzu ifade ediyor; tüm avukatlara, tüm hukukçulara CHP Grubu adına dayanışma duygularımızı iletiyoruz.
“AK PARTİLİ KADIN SEÇMENİN EN AZ MEMNUN OLDUĞU KONU ÇOCUĞUNUN ALDIĞI EĞİTİMDİR”
Biraz önce Sevinç Hanım’ın katılımıyla CHP’nin eğitim takımı bir kat daha güçlendi. Bugünlerde eğitimde müfredat değişikliği gündemde. Eğitim sisteminde büyük bir reform yapılmasına ihtiyaç olduğu konusunda bir milli mutabakat var. AK Parti’nin anketlere baktığınızda, doğru bakarlarsa görmeleri gereken en önemli nokta şudur: AK Partili kadın seçmen kırılımına bakın ve AK Parti’den az memnun olduğu nedir diye bakın. Çocuğunun aldığı eğitimdir. Memnuniyet düzeyi yüzde 19. AK Partili kadın seçmen, Recep Tayyip Erdoğan’a en yüksek oy veren seçmen gruplarından birisi, evladının eğitiminden 100 üzerinden 19 veriyor. Kültür bakanından sonra en çok değiştirilen bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı. Yapboz tahtası, ger gelen reform yapıyor. Bu milli eğitimi, reforma muhtaç hale getireni kim atadı? Aynı dolma kalem, aynı mürekkep, aynı kişi atadı. ‘Kindar bir nesil yetiştirelim, değerleri bizim gibi olsun, bize bağlı olsun, potansiyel seçmen olsun’ bakış açısı, eğitimci bakış açısı değildir.
“KUSUR, MİLLİ EĞİTİMİ BİR PARTİNİN PROPAGANDASI YAPAN ANLAYIŞTADIR”
Bu yüzden yapboz tahtasına dönmüş, sürekli kuralları, müfredatı değişen ve siyasetçilerin elinde, zihninde oyuncak haline getirilen eğitim sistemine şimdi bir müfredat değişikliğiyle; hem de adı ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ olarak bütün AK Partili, AK Parti’ye oy vermiş seçmenlere sesleniyorum: Bir an için geçen mayısta seçimi AK Parti’nin, Tayyip Bey’in değil de CHP’nin, Kemal Bey’in kazandığını düşünelim. ve bugün CHP’nin hepimizin evlatlarının okuyacağı müfredatın adını kendi partisinin sloganı olarak koyduğunu düşünelim. Ne hissedersiniz? ‘Türkiye Yüzyılı’ AK Parti’nin bakanlıkları da alet ederek, imkanlarını kullanarak bir seçim kampanyasının sloganıdır. Bir yerde mütabakat olacaksa her yerde olacak. Almanya’yı dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri yapan eğitimlerindeki milli mutabakattır. Sosyal demokratların gelip değiştirdiği, Hristiyan demokratların gelip altüst ettiği bir eğitim sistemleri yoktur. Oturmuştur, tıkır tıkır yürür ve Alman çocuğu, anası-babası hangisi siyasi görüşte olursa olsun PISA sınavını takır takır çözer. Senin çocuğun okuduğunu anlamıyorsa, senin çocuğun hesapta-kitapta, PISA’da sondan ikinciyse kusur çocukta değil, kusur senin seçtiğin kafada. Milli eğitimi bir partinin propagandası yapan, bir partinin gençleri devşirmek için aracı olarak gören anlayıştadır.
“BU MÜFREDATI REDDEDİYORUZ”
Şimdi yollamış, ’10 yılda hazırladık. Yedi günde görüş verin’ diyor. 10 gün bile demiyor. Bu ülke haftalar süren milli eğitim şuraalarını biliyor. Ortak akıl olmadan milli eğitim olmaz. Bilimsel eğitim olmadan milli eğitimde başarı olmaz. Çağdaş, laik, bilimsel eğitimden uzaklaşınca kalkınma olmaz, zenginleşme olmaz. O yüzden bu müfredatı reddediyoruz. Bu müfredatı elbette çalışacağız, elbette uyaracağız, elbette eleştireceğiz. Ancak bir oldu bittiyle, boyacı küpüne sokar çıkarır gibi bir müfredat yapılması son derece sakıncalıdır. Bu konuda bir kez daha ilgilileri uyarıyorum. Milli Eğitim Bakanı’nı uyarmıyorum çünkü onun en zayıf olduğu konu okuduğunu ve duyduğunu anlama. O dersten baştan kalmış bu arkadaş.
“ASTSUBAYI KORURUZ’ DİYENLERİN KANUN TEKLİFİNDE OYLARINI GÖRECEĞİZ”
Çok yağmurlar yedim, hasta oldum, sesim kısıldı, perişan oldum. Bir gün Edremit’e gittim, güneş açmış. O güneşin altında birileri tadını çıkarırken ben de derdimi anlatmaya çalışırken Ahmet’ime oy isterken bir baktım aşağıda mavi bereliler var. Dedim ki ‘Sizin derdinizle dertlenen arkadaşlarım var. Benim gölge İçişleri Bakanım Murat Bakan, astsubay çocuğudur. Her fırsatta derdinizi dile getirir ancak -yanımda Umut Akdoğan arkadaşım vardı- buradan talimat veriyorum; bir araştırma önergesi yazın, grup başkanvekillerimize danışın, uygun haftada gündeme alın. Astsubaylarımızın sorunlarını bir kez daha gündeme getirin.’ Bugün 43 emekli astsubayımız Türkiye’deki bütün emekli astsubayların sorunlarını görünür kılmak için çareyi bu Meclis’e gelmekte buldular. Önümüzdeki günlerde bir kanun teklifimiz, bir acil eylem planımız var astsubay emeklileri ile ilgili. Bunun yasalaşması için mücadele edeceğiz. Astsubaylara 10 bin gösterge rakamı üzerinden tazminat verilmesinden başlayıp göreve başlangıç derecenizin dokuza iki olmasından, alınan disiplin cezalarının bir kereye mahsus affına kadar, tabi ki devlete karşı işlenen şuçlar gibi meslekte bağdaşmayan suçları kapsamıyor. 60 yaşına kadar görevde kalıp emekli edilenlerin subaylardaki gibi kadrosuzluk tazminatından yararlanmasından tutun, astsubay yetiştiren okulların ön lisanatan lisans düzeyine, astsubay meslek yüksek okullarının da lisans düzeyine çıkartılmasıyla ilgili dört başı mamur, sahadan gelen, sizin sesinizi duyan bir kanun teklifimizi de önümüzdeki haftalarda Meclis’te görüştüreceğiz. Kim kabul edecek, kim etmeyecek göreceğiz. Çıkıp da MHP sıralarından ‘biz uzman çavuşu severiz’, ‘astsubayı koruruz’, ‘ordumuzun arkasındayız’ diyenlerin o kanun teklifinde oylarını göreceğiz.
“HASTA TUTUKLAR KONUSUNDA BİR KEZ DAHA VİCDANA DAVET EDİYORUM”
Türkiye cezaevlerinin en önemli sorunlarından bir tanesi hasta, tutuklu ve hükümlülerdir. Bu konuda geçtiğimiz hafta 83 yaşındaki Çetin Doğan’ın hastaneden hapishaneye taburcu edildiğini üzülerek ifade etmiştim. Yine dilini bilmediği bir hastayı muayene ettiği için kim olduğunu bilmeden ettiği için şifacı Makbule Özer’in yeniden hapishaneye konulduğunu, hasta hasta konuduğunu ifade etmiştim. Bu konuda yetkilileri vicdana ve insafa davet ediyorum. Yine bir başka bitmez tükenmez AKP çalışmasını, yine AKP grubu gururla sunar; kamuda tasarruf. Nasıl Milli Eğitim’de her değişen bakan reform yapıyorsa, kamuda tasarruf genelgesinin de 8.’si geliyor. Bugüne kadar yedi tane yayınladılar, yedisine de uymadılar. 7.’de Meclis’le Saray’ı kapsam dışı tuttular. Şimdi sekizinciyi göreceğiz ama kamuda tasarruf deyince bunu sadece merkezi yönetim hiyerarşisindeki kamu olarak düşünmüyoruz. Türkiye’deki nüfusun yüzde 65’ini CHP’li belediyeler olarak yönetiyoruz. Ekonominin yüzde 80’ini yönetiriz, verginin yüzde 86’sı bizim yönettiğimiz belediyelerden toplanırken biz tasarrufun dışında kalamayız. Hazırlanmakta olan CHP’nin tasarruf genelgesi ile belediyelerimizin geçmiş dönemde israfı bitirip hizmeti getirdikleri anlayışı tüm belediyelere örnek tutan, uygulama birliği sağlayan ve israfın, kötüye harcamanın ortadan kalktığı, tasarruf edilen paranın sosyal belediyecilik uygulamaları ile gerçek hak edenlere harcandığı bir süreci başlatıyoruz.
“İSRAFIN KAYNAĞI OLANLAR İSRAFI DURDURAMAZ”
Geçtiğimiz günlerde Denizli’deydim. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanımı makamında ziyaret ettim. Kendisi bana belediyede 45 lüzumsuz makam aracı tespit ettiğini, başkanların, daire başkanlarının, özel kalemlerine kadar makam arabası tahsis edildiğini, dışarıda makam araçları olduğunu, il ve ilçe başkanlarına araçların gittiğini, bunların 45’ini tez elden iade ettiğini kendi ekibine de herkes arabasına biner, işine gelir, gün içinde görevi gereği araba lazım olan aşağıdaki havuzdaki araçlardan birini kullanır’ dediğini söyledi. Ben de ona şunu söyledim hepiniz adına; helal olsun sana dedim. Denizli Belediye’sinin o iade edilen araçlar için birikmiş toplam 11 milyarlık borcunun 70 milyon TL’si lüzumsuz makam araçlarından. Bu sadece Denizli, sadece buzdağının görünen yüzü. Ekrem İmamoğlu geçen sefe önce 13 bin oy farkıyla büyük haksızlıktan sonra 806 bin farkla kazandığı seçimi bu sefer 1 milyonun üzerinde farkla kazanıyorsa sen ‘ben yanlışı nerede yağtım’ diye bakmayacaksın. Ekrem İmamoğlu’nun binlerce lüzumsuz makam aracını iade edip bu tasarruf ettiği paraları senin görmezden geldiğin yoksulun kursağından geçirmesinde arayacaksın başarıyı. Mansur Yavaş, senin beleidye başkanlarının gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi Ankara’dan talimat beklerken, veresiye defterlerini kapttırıyorsa, dolmuşçuya katkı sağlıyorsa b’iz nasıl yüzde 30 aldık da bunlar yüzde 60 aldı’ diye düşünmeyeceksin. Fakirin, fukaranın dostunun CHP olduğunu bileceksin. İsrafın sebebi, kaynağı olanlar israfı durduramazlar. Biz CHP olarak kendi genelgemize de uyarız, yayınlanacak kamu genelgesine de uyarız.
“MİLLET UMUDU BİZDE GÖRDÜYSE BU SORUMLULUĞU YERİNE GETİRECEĞİZ”
Millet son seçimlerde sıkıntıların çözümü için umudunu bize bağladığına göre, yetkiyi bize verdiğine göre kendisini 10 ay önce yetkilendirdiklerine bir uyarı, bir sarı kart gösterip bizden umudu olduğunu söylediğine göre, bu görevi yerine getirmek hepimizin sorumluluğudur. İçilerin, işsizlerin, emeklilerin, atanmayan öğretmenlerin, mülakat mağdurlarının, staj ve çıraklık mağdurlarının, emekli astsubayların, alın terini toprağa döken çiftçilerin, umudunu kaybetmiş gençlerin, gözü yaşlı annelerin umudu Cumhuriyet Halk Partisi ise, yok sayılanların, hor görülenlerin hakkını nerede arayacağını bilemeyenlerin bir tane dostu vardır; Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Eğer Cumhuriye Halk Partisi bu sorunları görüyor, nasıl çözüleceğini biliyor ama bunu kimseye söylemiyor elini taşın altına koymuyorsa iktidara hazır değil demektir. Bunun için doğru yolu göstermeye, doğru politikaları önermeye, milletin itirazlarını seslendirmeye ve bu konuda kiminle görüşmek, müzakere etmek ve bu uğurda çaba sarfetmek gerekiyorsa orada olacağız. Ancak bunlar yapılırken kim, nerede mücadele ediyorsa sokakta, maydanda, Saraçhane’de, Taksim’de, Meclis’te onlar için mücadeleye devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
“ANAYASA DAHİL, HALKIN DERDİ OLMAYAN HİÇBİR MESELEYLE İLGİLENMİYORUZ”
Yerel seçim kampanyasında olduğu gibi bu yeni dönemde halkın derdi olmayan hiçbir meseleyle meşgul olmayıp, zaman kaybetmeyeceğimize, halkın gündemi dururken gündem saptıranların peşine takılmayacağımıza, birileri istiyor diye gerilimi yükseltip esas meseleleri konuşulamaz kılmaycağımıza ve vatandaşın gerçek derdini sisleyerek görünmez kılmak isteyenelerin gündem ne ise ister adı anayasa olsun ister babayasa olsun… O işlerle meşgul olmadan önce bizim, milletin aç karnıyla, düşük maaşıyla, kısıtlanan özgürlükleriyle, işsizlik ve güvencesilikle mücadele edeceğimize bütün milletim haberdar olsun, emin olsun, müsterih olsun.”
(BİTTİ)