Çin’in Batı’yla ticaret savaşının ortasında kalan göçmen işçiler, büyük bir zorluk yaşarken, Çin ekonomisini yüksek teknolojiyle kurtarmaya çalışıyor.
Laura Bicker / BBC News Çin Muhabiri
Ren Wenbing, Çin’in imalat merkezi Dongguan bir zamanlar yoğun bir fabrika olan, terk edilmiş binadan ayrılmakta isteksiz.
54 yaşındaki Ren, bir zamanlar mobilya parçalarını birleştirdiği ve herkesin öğle yemeklerini yemek için toplandıkları alanı gösterip, “Tüm işçiler şaşkınlık içinde” diyor.
Şirketin sahibi, maliyetleri azaltmak için imalatı Güney Doğu Asya’ya kaydırdı. Ren, 80.000 RNB (11.000 ABD Doları) işten çıkarılma tazminatını hala alamadığını söylüyor. Bu, kazanması yıllar sürecek bir miktar.
Bir makine balyozu pencerelere indirirken “Üzgünüz ve yas tutuyoruz” diyor.
Ren sadece bir mobilya fabrikasının kaybına üzülmüyor. Çin’in bir zamanlar durdurulamaz gibi görünen ve ekonomisinin ölümüne yas tutuyor. Bu durum, milyonlarca kişinin iş bulmasını zorlaştırıyor.
Ren gibileri için Çin’de yeterince çok şey imal edilmiyor.
Ancak Batı ise Çin’i çok fazla üretmekle suçluyor. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in son ziyaretinde verdiği mesaj da buydu. Yellen Pekin’i “adil olmayan ekonomik uygulamalarla”, ihtiyaç duyduğundan ya da dünyanın eritemeyeceği kadar çok üretmekle suçladı.
Dünya genelindeki pek çok hanede, tişörtlerin, masaların ve televizyonların üzerindeki “Çin’de üretilmiştir” ibaresi değişiyor. Artık bu ifade, Almanya’ya akan elektrikli otomobillerde ve Avrupa’nın yenilenebilir enerji politikalarının tam kalbindeki güneş panellerinde yer alıyor. Bu durum da Batı’yı kaygılandırıyor.
ABD’yle artan gerilim, sıkı Covid kapanmaları ve küresel ekonomideki yavaşlama, bir dönem Çin kıyılarına akın eden bazı imalatçıların arık başka yerlere gitmesine neden oldu. Ülkedeki yabancı yatırım, son 30 yılın en düşük düzeylerinde.
Ancak eskiden endüstrinin dayandığı ayaklar olan mobilya, tekstil ve elektrikli ürünler imalatı zor günler yaşıyor. Pekin gözünü “yeni üretim güçlerine” dikti: Güneş panelleri, lityum piller ve elektrikli araçlar.
Şirketinin enerji depolayan pillerini gösteren satış görevlisi Yan MU “İngiltere, Belçika ve Almanya’ya, çoğunlukla Avrupa ülkelerine ihracat yapıyoruz. Aynı zamanda Afrika, Güney Amerika, Kuzey Amerika ve ayrıca Güney Doğu Asya’ya da” diyor.
Pekin’in kıyısındaki yeniden tasarlanan eski bir çelik fabrikasında yüzlerce yeşil enerji depolama şirketinin organize ettiği fuarda yer alan stantların birinde çalışıyor.
“Çin şirketlerinin tüm enerji depolama pazarında önde olduğunu düşünüyorum. İnnovasyonda, yeni teknolojilerde, pil satışlarında ve güç dönüştürme sistemlerinde…yani her şeyde. Şu anda sanırım enerji depolama ekipmanlarının % 80 ila % 90’ı Çin’de tasarlanıp, imal ediliyor.”
Dongguan’dan araçla birkaç saat uzakta su sektörün büyüklüğünü gösteren başka işaretler var: Göz alabildiğine güneş panelleriyle dolu.
Çin geçen yıl, ABD’nin 10 yılda imal etmeyi başardığından daha çok güneş paneli yerleştirdi. Büyük çaplı üretim sayesinde maliyetler geçen yılkinin yarısına indi.
Avrupa genelindeki imalatçılar rekabet etmekte zorlanıyor. 2023’te Avrupa’da yerleştirilen güneş enerjisi panellerinin % 97’si Çin’den geldi.
Ancak Çin’in bu yeni sektörleri, bir zamanlar kaydettiği müthiş ekonomik büyümeyi mümkün kılanlardan çok daha az emek yoğun. Uzmanlaşmış, yüksek derecede kabiliyetli işçiler ve giderek artan oranda robot kullanımı gerektiren bir alan.
Çin’de gençler arasındaki işsizlik manşetlere konu olurken, kentsel işsizlik hala % 5’in üzerinde.
ABD ve Avrupa Birliği Çin’in ekonomisini böyle kurtarmaya çalıştığına inanıyor: düşük fiyatlı, devletin sübvanse ettiği yeşil teknolojiyi ülke dışına satmak. Güneş enerjisi panellerinin ve diğer teknolojilerin maliyetlerini azaltmak ve Batılı şirketleri sektör dışına itme taktiği güdüldüğünü söylüyorlar.
Çin ise başarısının devlet sübvansiyonuna değil, innovasyona bağlı olduğunu ve farklı ülkeler fosil yakıtlarda, daha iklim dostu enerji kaynaklarına geçerken, ihracat ürünlerine talep geldiğini söylüyor.
Out with the old
Ama Ren Wenbing, Çin’in yeni başarı hikayesinde kendisine iş bulamıyor.
Genç yaşta ailesinin Henan’daki çiftliğini bırakıp, güney kıyısındaki Guangdong bölgesinde bulunan Dongguan kentine taşındı. Kentte o kadar çok imalat vardı ki, bir zamanlar “dünyanın fabrikası” diye anılıyordu. Bir seferinde, 11 yıl boyunca memleketine gidecek fırsat bulamadı.
Çin’de, iş bulmak için köylerden büyük kentlere giden yaklaşık 300 milyon göçmen işçiden biriydi. Çoğu, ailelerini geride bırakıyordu. Ren’in çocuklarını büyükanne ve büyükbabaları büyütürken, kendisi ve eşi Dongguan’da yaşıyordu. Kentin 10 milyonluk nüfusunun dörtte üçünün göçmen işçiler olduğuna inanılıyor.
“Çocuklarım tabii ki beni özlüyordu” diyor ama hem kendisinin hem de eşinin “başka bir seçeneği” olmadığını söylüyor.
“Fazla para kazanmıyorduk. Günlük masrafları çıktıktan sonra kalanı anne ve babalarımıza gönderdik. Çocuklarımızın eğitimi için…geriye de pek bir şey kalmıyordu.
“Tüm göçmen işçiler bu durumdaydı. Yaşlılarımıza ve çocuklarımıza bakabilmek için sevdiklerimizden uzakta kalma ve diğer bölgelerde çalışmak zorundaydık. Durum böyleydi.”
Ren ve eşi şimdi sadece bir yatak ve bir masanın sığabildiği bir odada yaşıyor. Burada oturup, telefonundan iş ilanlarına bakıyor. Çoğu fabrika saatlik 16 RMB (2,50 ABD Doları) maaş veriyor. Bir ilanda önerilen saat ücretiyse 13RMB.
Tazminat parasına ihtiyacı var ve bunun için mahkemeye de gitmiş. Ancak fabrikanın sahibi ülkeyi terk etti ve hem Ren hem de 300 kadar iş arkadaşını ortada bıraktı.
“Dongguan’daki değişime tanıklık ettik ve bu şehri seviyoruz. Burası bizim ikinci evimiz. Buradan gitmemiz gerekirse çok üzülürüz.”
1980’li yılların ortalarından itibaren, Çin dünyaya açıldıktan hemen sonra, Dongguan ülkenin başlıca ihracat ve imalat üssü oldu. Ucuz giysiler, oyuncaklar ve ayakkabılar üretiliyordu.
O zamanlar, on binlerce işçi ABD’ye ihraç edilecek ayakkabıları imal ettikleri mesailerine başlamak için fabrika kapılarında sıra oluyordu.
Ancak son yıllarda, işçiler daha yüksek maaşlar talep ederken, şirketler iş alabilmek için fiyatlarını kırdılar ve kâr marjları daha da düştü. Sonra Donald Trump Beyaz Saray’a geldi ve ayakkabı da dahil Çin ürünlerine gümrük vergilerini yükseltti. Maliyetlerini düşürmek ve ABD-Çin ticaret savaşından korunmak isteyen şirketlerse başka yerlere gitti.
Şimdi Dongguan’ın neredeyse tamamen terk edilmiş bir köşesinde, kilometrelerce giden ve hayalet fabrikalara benzeyen az katlı, boş binalar var. Bölgede tek kalan, merakla bakanlara el sallayan tek bir güvenlik görevlisi.
Dikiş makinesi seslerinin yerini, kuş cıvıltıları ve binaların beton iskeletlerinin altından yollarını bulan banyan ağaçlarının inatçı kökleri almış. Çin’in güneyindeki sıcak ve çoğunlukla nemli iklim, insanların geride bıraktığını, doğanın ele geçirmesine yardımcı oluyor.
In with the new
Ancak Dongguan vazgeçmiyor. Şehir eski şöhretine kavuşabilmek için bir yüksek teknoloji merkezine dönüşmeye çalışıyor. Teknoloji devi Huawei, Songşan Gölü’nün kıyısında, 25 bin kişinin çalışabileceği bir kampüs inşa ediyor. Yeni bir bilim parkı ve bir dizi otel açıldı.
Kentin yeni istikametinden para kazanmaya çalışan Alan Lee yeni boyanmış ofisinde yatıyor. Ekonomik yavaşlamadan işletmesini sağ çıkartmayı başaran girişimcinin gözü, Avrupa’ya yüksek teknoloji ihraç etmekte.
“Son yıllarda çok insan işinden oldu. Borca girdiler ve mülklerini satmak zorunda kaldılar. Birçok şirket azalan ihracat talebi yüzünden sorun yaşadı. Sahipleri çok fazla mali baskıyla karşı karşıya kaldı ve hatta fabrikalarını kapattılar. Biz ticarete odaklanmayı seçtik ki üzerimizde üretim baskısı olmasın.”
Ancak bu işler Ren gibilerin henüz sahip olmadığı yeni teknolojik beceriler gerektiriyor. Tazminat parasını alma umuduysa sönüyor.
Niye uzakta olduğunu sorduklarında, çocuklarına ne diyeceğini düşünüyor.
“İyi bir yanıtım var mı bilmiyorum. Anneniz ve ben uzaktaydık, çünkü size daha iyi bir yaşam ve eğitim sumak istedik. Bir şeyler öğrenin ki, gelecekte bizim kadar çok çalışmanız gerekmesin diye umduk.”