Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Döviz ihtiyacımızın azaldığı, döviz finansmanına erişim imkanının arttığı bir dönemdeyiz.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Döviz ihtiyacımızın azaldığı, döviz finansmanına erişim imkanının arttığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla döviz üzerinden oluşturan spekülasyonların siyasi bir zemini olmadığı gibi teknik bir zemini, rakamsal bir zemini de yok.” dedi.
Yılmaz, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Yerel seçimlerde ideolojik yaklaşımlardan ziyade hizmetin, eserlerin ön plana çıktığına, yerel sorunlara çözüm getirme kapasitesinin daha fazla tartışıldığına işaret eden Yılmaz, AK Parti’nin hizmet ve eser konusunda kendini ispat etmiş bir parti olarak yerel seçimde olumlu bir noktada bulunduğunu, bu sebeple vatandaşın AK Parti ve Cumhur İttifakı’nı daha fazla tercih edeceğine inandığını söyledi.
Yılmaz, Türkiye’deki huzur ve güven ortamının geçmişe göre daha iyi noktada olduğunu, sandık güvenliği açısından bir endişelerinin bulunmadığını belirterek, “Hiç kimse, kimsenin iradesini hırsızlamasın bu seçimde. En doğru şekilde seçmenin iradesi neyse beğenelim beğenmeyelim, o irade neyse olduğu gibi sandığa yansısın. Bütün amacımız bu. Burada da müşahitlere, görevlilere önemli görevler düşüyor. İnşallah hepsi de görevlerini hangi partiden olursa olsunlar bu sandığın başında yerine getireceklerdir.” ifadelerini kullandı.
Terörün, demokrasinin ve kalkınmanın düşmanı olduğunu vurgulayan Yılmaz, Türkiye’deki huzur ve güven ortamının faydasını tüm Türkiye ile birlikte Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan insanların gördüğüne dikkati çekti.
“Doğu ve Güneydoğu’nun büyüme hızı Türkiye’nin büyüme hızının üstünde olacak”
Son bir ay içerisinde Doğu ve Güneydoğu’da çok sayıda ili ziyaret ettiğini anımsatan Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Her gittiğim yerde bir huzur ortamı gördüm doğrusu. Bundan da vatandaşımızda büyük bir memnuniyet var. Bir taraftan da ekonomik bir canlılık var. Şunu ben iddiayla söylüyorum; önümüzdeki dönem, yıllık bazda söylemiyorum ama belli bir periyotta Doğu ve Güneydoğu’nun büyüme hızı Türkiye’nin büyüme hızının kesinlikle üstünde olacaktır. Çok daha fazla yatırım, istihdam, ihracat göreceğiz Doğu-Güneydoğu’da. Yıkıcı etkiler kısa sürüyor, yapıcı etkiler biraz daha zaman alıyor belki ama bu etkileri hep birlikte göreceğiz.”
“Her üç ilde de güçlü adaylarımız var ve iddialıyız”
Yılmaz, yerel seçimde İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerde çok ciddi bir rekabet olduğuna işaret ederek, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak iddialı olduklarını, aday seçiminde çok titiz hareket ettiklerini söyledi.
Bu üç şehirde, aday belirleme sürecinde, bir taraftan anketler diğer tarafından profil analizleri yaptıklarını aktaran Yılmaz, şunları kaydetti:
“Örneğin İstanbul’da afet ve ulaşım meselesi ön plana çıktı. İstanbul’u bir takım felaketlere karşı hazırlama, risklerini azaltma konusunda en uygun aday olarak Murat Kurum belirlendi biliyorsunuz ve yaptığı projelerle, afete hazırlık noktasında, ulaşımda, sosyal alanda olsun son derece hazırlıklı olduğunu topluma da gösterdi. Tecrübesiyle, geçmiş birikimiyle güven veren bir yaklaşım sergiliyor. Hamza Dağ, İzmir’de gerçekten çok olumlu bir kampanya yürütüyor. Ben de uzaktan izliyorum. Kendisi zaten kişilik olarak da her kesime açık, kapsayıcı. İzmir’e gerçekten ezber bozduracak bir yaklaşım sergiliyor. Hiç kimsenin, hiçbir ilin, bir partinin tekelinde olmadığını çok güzel bir şekilde ortaya koyuyor. İzmir’den inşallah farklı bir netice bekliyoruz bu dönem. Ankara’da da Turgut Bey var. Efsane bir başkan. Keçiören’de çok büyük hizmetler yaptı gerçekten. Keçiören’i dönüştürdü. Bir ilçe belediyesinin kaynaklarıyla inanılmaz projelere, yenilikçi fikirlere imza attı. Şimdi de Ankara’ya talip. Her üç ilde de güçlü adaylarımız var ve iddialıyız.”
“Emeklilerimizin sıkıntıları bizim için öncelikli konu”
İş gücü ödemelerinin milli gelirden aldığı payın 2022’de pandemi ve diğer etkiler nedeniyle yüzde 23,6’ya kadar gerilediğini hatırlatan Yılmaz, 2023’te ciddi bir toparlanmayla bu oranın yüzde 29,1’e çıktığını, böylece pandemi öncesine yakın bir seviyeye geldiğini ve önümüzdeki süreçlerde bunun daha da iyi bir noktaya ulaşacağına inandığını dile getirdi.
Yılmaz, emekli sayısının 16 milyonu aştığının altını çizerek, şöyle konuştu:
“Her zaman emeklimizin yanında olduk, elimizden gelen tüm imkanları kullandık. Geçenlerde yaptığımız düzenlemelerle, kanuni artış oranlarına ilave yaptığımız düzenlemeler, 300 milyar lira civarında bir tutar oluşturdu. Sayı fazla olunca yaptığınız düzenlemelerin etkisi de daha yüksek oluyor. Bayram ikramiyesi, yılbaşında 6 aylık oranın SGK’lılar için de yüzde 50’ye çekilmesi, asgari emeklilik uygulaması gibi hususlarla 300 milyar lira civarında bir kaynağı tahsis ettik.
Depremin yükünü ve birçok sıkıntıyı yaşadığımız bir döneme rağmen bütçemizi sonuna kadar zorlayarak emeklilerimizin yanında olmaya çalıştık. Buna rağmen emeklilerimizin sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Bu sıkıntıların da farkındayız. Bu son yaptığımız artış da 6 aylık bir artıştı. OVP’de beklediğimiz enflasyon rakamı yüzde 36 olduğu halde yüzde 50 civarında 6 aylık bir artış yaptık. Temmuz’da yeni bir değerlendirme olacaktır mutlaka. Önümüzdeki dönemde emeklilerimizin sıkıntıları bizim için öncelikli bir konu olacaktır diye inanıyorum.”
“Döviz ihtiyacımızın azaldığı bir dönemdeyiz”
“Seçim sonrası için deyim yerindeyse bir zam yağmuru olacağı, vergi artışı, kemer sıkma uygulamalarının olacağı yönünde, aksi yöndeki bütün açıklamalara rağmen süreç boyunca böyle bir haber fırtınası oldu. O nedenle sizi çok net bir şekilde sormak istiyorum. Bizi 1 Nisan’dan sonra ne bekliyor?” sorusuna yanıt veren Yılmaz, seçimin ardından Türkiye’yi bir sürprizin beklemediğini, temel yaklaşımlarının belirsizlikleri azaltmak, öngörülebilirliği arttırmak olduğunu vurgulayarak, siyasi ve politik belirsizliklerin de azaldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, toplumla paylaşılan Orta Vadeli Programı adım adım hayata geçireceklerinin altını çizerek, “Döviz ihtiyacımızın azaldığı, döviz finansmana erişim imkanının arttığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla döviz üzerinden oluşturan spekülasyonların siyasi bir zemini olmadığı gibi teknik bir zemini, rakamsal bir zemini de yok.” diye konuştu.
“3 Temmuz’da yayınlanan istatistikle yıllık bazda düşüş trendini göreceğiz”
Yılmaz, “Enflasyondaki düşüş sürecine ilişkin takvimsel ve oransal olarak tahminleriniz ne?” sorusu üzerine, teknik analizleri, ve programlarının çok net olduğunu ve her zaman söyledikleri noktada devam ettiklerini vurgulayarak, “Yılın ikinci yarısında enflasyonda belirgin düşüşleri göreceğiz. Yani bunun ilk ayı haziran ayı aslında. Ancak istatistikler bir ay sonra çıktığı için 3 Temmuz’da yayınlanan istatistikle birlikte yıllık bazda düşüş trendini göreceğiz.” ifadelerini kullandı.
Orta Vadeli Program’da enflasyonun 2025’te yüzde 15 olarak, 2026’da ise tek haneli rakamların öngörüldüğünü hatırlatan Yılmaz, bu temel çerçevede hiçbir değişiklik olmadığını söyledi.
Enflasyon konusunda politika çerçevesi ve nereye doğru hareket edildiğinin önemli olduğuna dikkati çeken Yılmaz, “İyi bir politika çerçevemiz var. Doğru yolda ilerliyoruz ve hedefimize varacağız. Bundan da eminiz.” dedi.
Yılmaz, Orta Vadeli Programın ilk uygulama sonuçlarının sermaye girişi açısından ortaya çıkardığı sonuçlara ilişkin soruya, şu sözlerle yanıt verdi:
“Bir doğrudan sermaye var, bir de tabii portföy dediğimiz, finansal girişler var. Ocak-Mayıs döneminde doğrudan sermaye girişi 4,5 milyar dolarken mayıs sonrası haziran-aralık döneminde 6,1 milyar dolara yükselmiş. Yani geçen yıl itibarıyla doğrudan girişlerde artış var. Bu yılın ocak ayında da 910 milyon dolar gibi bir doğrudan, FDI dediğimiz bir giriş var.
Portföye baktığımız zaman 2022’de nette 13,7 milyar dolar çıkış olmuşken, 2023’te nette 8,34 milyar dolar giriş söz konusu. Haziran-Aralık döneminde 11,3 milyar dolar. Bu yılın ocak ayında da 1 milyar dolar civarında yine bir giriş var. Şubat rakamı yok şu an elimde. Dolayısıyla hem FDI’de hem portföyde olumlu yönde gelişme var. Ama tam arzu ettiğimiz noktada mı? Değil tabii. Özellikle bu FDI doğrudan uluslararası yatırımların gelmesi biraz daha zaman alıyor. Ama politika çerçevemiz, çok sağlıklı, uluslararası piyasaya da güven veren bir çerçeve. Daha da artacak bu. Özellikle yerel seçim sonrası yapılan spekülasyonların ortadan kalkmasıyla bu sürecin daha hızlanacağını düşünüyorum.”
Bankaların ve özel sektörün finansmana erişiminde bir sıkıntı olmadığını kaydeden Yılmaz, dış finansman, döviz açısından ihtiyaçların azaldığı, finansmana erişimin arttığı bir dönemde olunduğunu söyledi.
“Hizmet sektörleri ve gıdada enflasyon trendlerini tam kırmış değiliz”
Merkez Bankası’nın yerel seçim sonrası politika faiziyle ilgili atacağı olası adımlara ilişkin çeşitli tartışmaların yapıldığının hatırlatılması üzerine Yılmaz, faiz oranlarının düzeyini değerlendirirken beklenen enflasyonu esas almanın daha sağlıklı olduğunu ifade etti.
Merkez Bankası’nın şu anda sadece faiz oranlarıyla değil aldığı sıkılaştırıcı tedbirlerle de kontrolü sıkı bir şekilde tuttuğuna işaret eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Enflasyonda bir düşüş trendi net bir şekilde ortaya çıkıncaya kadar bu duruşunu sürdürecektir diye düşünüyorum. Özellikle hizmet sektörlerinde ve gıdada henüz o enflasyon trendlerini tam kırmış değiliz. Otomotivde iyi bir noktadayız. Konutta başladı. Sanayide genelde fena değil. Ama hizmet sektöründe ve gıdada henüz tam arzu ettiğimiz noktada değiliz. Oralarda da kırılmalar başlayacaktır. Az önce bahsettim, yılın ikinci yarısında zaten bu iyice ortaya çıkacaktır, belirginleşecektir.”
Yılmaz, Merkez Bankası’nın enflasyonu, dünyayı ve Türkiye’yi yakından takip edip, verilerin gidişatını analiz ederek araç bağımsızlığı çerçevesinde ihtiyaç duyulan adımları ihtiyaç gördüğü noktada atacağını bildirdi.
“KKM geçici bir mekanizma olarak kurgulandı”
Kur korumalı mevduatın (KKM) sistem içinde geneli etkilemeden devam edeceği bir orana geleceğine dair senaryolarının olup olmadığıyla ilgili soruya karşılık Yılmaz, “Bu düzenleme, ben Plan Bütçe Komisyonu Başkanı iken yapıldı. Başından itibaren geçici bir düzenleme olarak yapıldı. Yani sürekli bir mekanizma olarak değil, geçici bir mekanizma olarak kurgulandı. Bir dönem görevini icra etti. Şimdi artık kur korumalıdan çıkıyoruz. Geçen yıl ağustos ayında en yüksek orana ulaşmıştı, 3,4 trilyon lira civarına. Geldiğimiz noktada, 2,3 trilyon liralara kadar düştü. Yani 1,1 trilyon lira düşüş söz konusu kur korumalı mevduatta.” diye konuştu.
Bu sistemden ani bir şekilde çıkılmayacağını daha önce de söylediklerini anımsatan Yılmaz, şunları kaydetti:
“Aşamalı bir şekilde, finansal piyasaları dikkate alarak, finansal istikrarımızı zedelemeden, tasarruf sahiplerinin haklarını, hukukunu gözeterek, aşamalı şekilde çıkacağız’ demiştik. Nitekim süreç devam ediyor. Kur korumalı mevduat sistem içinde kalabilir mi? Kamuya bir maliyet getirmeyecek şekilde, bir finansal enstrüman olarak finansal sistem içinde kalmasında bir sakınca görmüyorum doğrusu.
Bankacılık sistemi böyle bir mekanizmayı kendisi kullanmak, mevduat sahiplerine alternatif bir finansal enstrüman olarak bunu değerlendirmek istiyorsa, bunda bir sıkıntı görmüyorum. Yeter ki kamunun bir yükümlülüğü, maliyeti olmasın. Kamuya maliyet oluşturabilecek hususlarda çıkış sürecini sürdüreceğiz ve belli bir vadede, finansal piyasalardaki istikrarı gözeterek, ülkemizin, makro politikalarımızın pozisyonunu gözeterek aşama aşama çıkış sürecini sürdüreceğiz.”
“Daha makul düzeyde bir tüketim arzu ediyoruz”
Reel kesimin seçim sonrası dalgalanmaların ve spekülatif durumların ortadan kalkmasından sonra, nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağına değinen Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
“Bizim makro politikamızın özünü şu oluşturuyor her şeyin aşırısı gibi tüketimin aşırısı da kötü. Özellikle enflasyonu ve ithalatı körükleyen bir tüketimi değil, daha makul düzeyde bir tüketim arzu ediyoruz. Diğer yandan daha dengeli bir büyüme kompozisyonu istiyoruz. Yani iç talep ve dış talebin dengeli olduğu büyümemizde, yatırımın, ihracatın daha fazla katkıda bulunduğu bir kompozisyon istiyoruz. Böylece hem belirli bir düzeyde büyüme hızını hem de dezenflasyon sürecini yürütmemiz mümkündür diye inanıyoruz.”
Yılmaz, enflasyon düşmediği sürece yapılan her türlü artışın zaman içinde eriyip gittiğine ve tekrar artışa gitmek zorunda kalındığına vurgu yaparak, enflasyon düşürüldüğünde kalıcı sosyal refah artışının sağlanacağını, dolayısıyla enflasyonu temel öncelik haline getirdiklerini ifade etti.
Hem siyasi güven zemininde hem de güçlü politikaların olduğu bir ortamda reel ekonominin de katma değeri yüksek ekonomi hedefine doğru yürüyeceğine inandığını söyleyen Yılmaz, “Rekabet gücünü arttırıcı, dış piyasalarda da daha fazla etkinlik sağlayan, teknolojik seviyesini yenileyen, buna yönelik olarak da finansal sistemimizde başlatmış olduğumuz seçici kredileri de önümüzdeki dönem arttıracağız. İhracatı ve yatırımı her kanaldan desteklemeye devam edeceğiz.” diye konuştu.