Artvin merkeze bağlı Yukarı Maden köyünde faaliyet gösteren ve Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden faciasına yol açan Anagold’un da hisse sahibi olduğu şirketin Artvin’de altın-bakır madeni işletmesine tepki gösterildi. Maden faaliyetinin yürütüldüğü Yukarı Maden köyü Muhtarı Rıdvan Peker, “Köyümün var olmasını isteyen birisiyim ve ne diyelim artık köyümüzde yaşanacak bir durum kalmadı. Artık buralarda kimse kalmıyor, vadi boyunca birkaç mahallemizde var ve oralar kalıyor. Madencinin sınırı yok ki yarın der ki bu caminin altında çok büyük rezerv var ve biz burayı da kaldıracağız derlerse ki biz şehit mezarlarının buradan kaldırılmasını istemiyoruz” dedi.
UĞUR İSTANBULLU
Artvin merkeze bağlı Yukarı Maden köyünde faaliyet gösteren ve Erzincan’ın İliç ilçesinde maden faciasına yol açan Anagold’un da hisse sahibi olduğu şirketin Artvin’de altın-bakır madeni işletmesine tepki gösterildi. Maden faaliyetinin yürütüldüğü Yukarı Maden köyü Muhtarı Rıdvan Peker, “Köyümün var olmasını isteyen birisiyim ve ne diyelim artık köyümüzde yaşanacak bir durum kalmadı. Artık buralarda kimse kalmıyor, vadi boyunca birkaç mahallemizde var ve oralar kalıyor. Madencinin sınırı yok ki yarın der ki bu caminin altında çok büyük rezerv var ve biz burayı da kaldıracağız derlerse ki biz şehit mezarlarının buradan kaldırılmasını istemiyoruz” dedi.
Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden faciasına yol açan Anagold firmasının da hissesinin bulunduğu Artmin Madencilik’in Artvin’de bulunan altın- bakır maden işletmesine tepkiler sürüyor.
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan, “Ülkedeki bu maden facialarını durdurmamız gerekir. Herkesin bu sürece destek vermesi gerekiyor” dedi. Karahan, şunları söyledi:
“Erzincan İliç’te daha önce de felaket yaşanmıştı ama İliç’teki büyük felaket yaşanınca insanlar ne oluyor diye ancak şimdi endişeleniyorlar. İliç yıllardır paramparça ediliyor ve aynı endişeleri biz Cerratepede şimdi yaşamaya başladık. Tabi burası Yukarı Maden köyünde de daha büyük bir felaket çanları çalıyor. Burası sadece HOD vadisini yok edecek değil, Artvin’e, Çoruh vadisine ve barajlara da etkisi olacak. Bakın şu andaki çalışmaları görüyorsunuz ve şu an ön hazırlık var ve burada kuru dere diyorlar ama şu an kuru olabilir ama sonrasında yağışlarla beraber etkisini gördük. Bir anda inanılmaz yağışlar yağıyor ve burada doldurdukları toprak sele dönüşüp köyü basabilir. Hemen karşıda gördüğünüz caminin olduğu yereler yem yeşil yerlerdi şimdi ise hallaç pamuğu gibi akmaya başlamış ve henüz başlangıç olmasına rağmen. Bir an önce ülkemin insanın ne olduğunun farkına varmasını istiyoruz. Nasıl bir felaketin içerisinde olduğunu anlatmaya çalışıyoruz, doğamız ve buradaki vadimiz çok kıymetli ve bütün bu dağların altı altın olsa da tümü ülkemize kalsa bile doğanın geriye dönüşü yok. Şu anda en önemli olan temiz hava, temiz su ve burada yaşayan canlılar. Sadece insanlar olarak bakmamak gerekir ve burası yabani hayat açısından da önemli bir yer ve hocalarımızdan bunları öğrenmiş bulunmaktayız. Sadece biz insanlar için değil doğadaki her şey için bu vahşeti durdurmamız gerekir. Ülkedeki bu maden facialarını durdurmamız gerekir. Herkesin bu sürece destek vermesi gerekiyor.
“BÖYLE BİR VAHŞETİ HANGİ ÜLKEDE YAPABİLİRLER?”
Nasıl anlatalım içimiz acıyor ve bu vahşeti nasıl duyuralım bilmiyorum ancak bir felaket yaşanınca herkes ne oluyor demesin ve felaket yaşanana kadar durduralım. Şu anda mezarlara dokunmayacaklarını söylemişler ama adımlarını attıkça oraları maalesef hallaç pamuğuna çevirirler. Biliyorsunuz şirket yavaş yavaş girer memlekete her yerde olduğu gibi. Mühendisler söz veriyor ve mühendisler şirketin sahibi ve yasa değiller. Mühendisin söz verme gibi bir durumu olamaz örneklerinden biliyoruz ve her sene mühendisler değişiyor. Bu durumda çocuk kandırırlar gibi milletimizi de kandırıyorlar. Buradan yukarısına dokunmayacağız gibi söz vermişler ama bunların başlangıcı 1.93 hektar, kapasite artırımıyla köyün tam ortasına bomba gibi düştüler ve 3 bin 500 hektar ve ruhsatları 8.600 hektar ve devamı gelmeyecek mi elbette gelecek. Böyle bir soygunu hangi ülkede yapabilirler ve böyle bir vahşeti hangi ülkede uygulayabilirler? Rahat rahat her şeyimizi tarım alanlarımızı, suyumuzu bakın köyün ortasından akan pırıl, pırıl suyumuzu da alacaklar. Şirket diyor ki Akiferlerden suyu kullanacaklarmış ya burası Konya ovası mı Allah aşkına mümkün mü bu argümanı Cerratepe’de de söylemişlerdi ama ilk önce içme suyuna el koymaya çalıştılar. Bizler mahkemelerde direnerek karşı koymaya çalışıyoruz. Buraları istimlak edip köyü boşaltmışlar ama burası da sahipsiz değil, Artvin halkıda ve ülkemin aklı başında olan insanları da sahip çıkacak topraklarına ve bu felaketleri de durduracaklarına inanıyorum ve başka da şansımız yok.”
“MADENCİLİK GİRDİĞİ YERİ BOZAN, DEĞİŞTİREN BİR FAALİYETTİR.”
Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ise şöyle konuştu:
“Ne iyi ki Artvinliyim ve Artvin’in güzelliklerinden faydalanmak yaşamın bütün iyi taraflarını çocukluğumdan beri nasıl hissetmişsem ve burada yapılacak olan faaliyetlerden oluşan kötülükleri de elbette ki iliklerimize kadar hissediyoruz. Bu durumdan da elbette ki çok rahatsızız ve bu nedenle de söyleyecek sözümüz var. Biliyorsunuz Doğu Karadeniz bütünüyle bakır provensi olarak geçer. Artvin de tıpkı Gümüşhane gibi Trabzon gibi zengin yer altı kaynakları var ama hep gözden kaçırılan bir şey var; Artvin’in yer üstü kaynakları yer altı kaynaklarından çok daha zengin, çok daha görünür ve ekolojik olarak bütün yaşam formlarına, hiçbir ayrımcılık yapmadan zengin fakir ayrımı yapmadan, hayvan insan ayrımı yapmadan ve düşünmeden fayda sağlıyor. Buna ekosistem hizmeti diyoruz. Madencilik ise yapıldığı ortamı tamamen değiştiren ve bir daha geri döndürülmez şekle getiren bir faaliyettir. Bütün dünyada olduğu gibi madencilik girdiği yeri bozan, değiştiren ve yüzyıllar boyu olumsuz etkileri süren bir faaliyettir.
“MADENCİLİK, ÇEVRE KAYGISINDAN UZAK YAPILIYOR”
Özellikle yabancı şirketlerin bizim gibi ülkelerde yaptığı madencilik faaliyetleri çevre kaygısından da uzak yapıldığı için çok ciddi zararlar söz konusu olabiliyor. Aslında baktığınızda ‘merak etmeyin her şey kontrol altında ve projelerini yapıyoruz’ diyorlar ama arkamızda gördüğünüz HOD madeninde de sorunları görebiliyoruz ki. Bir kere dere vadisinin üstü kapandı düzleştiriliyor ve bu çok tehlikeli ve iklim değişikliğinde getireceği meteorolojik olarak afetlerde çok ciddi artışlar var ve kuru dere deseler bile kuru zamanı çok azdır ve yağış olduğunda yığılan pasalar çık ciddi riskler barındırır. Yaklaşık 80 futbol sahası büyüklüğündeki atık barajı ise bir başka risk. Burada 8 bin 600 hektarlık alan, Cerratepe’de 8bin 530 hektarlık alan, Ardanuç’ta 2 bin 500 hektara yakın. Özetle söylersek Artvin’in yüzde 71’i maden ruhsatlı feriye kalanlarda sahildeki kısa bantlar. Öyleyse Artvin’deki madencilik için insanlarımız şapkayı önlerine alıp bir kez daha düşünmeleri lazım ve özellikle İliç’i gördüklerinde, Kütahya’da, Romanya’da, Kanada’daki atıkları atıldığı barajın yıkıldığını gördüğünde ve dünyada atıkların yüzyıllar etkisi süren ve dereleri nasıl mahvettiklerini insanlarımız görünce tekrardan düşünmek bir zarurettir. Dolayısıyla biz Artvin’de iş olsun diye endişelenmiyoruz ve buradaki madenciliğin ne ülke ekonomisine ne il ekonomisine hiçbir yararı yok. Deminde konuştuk o köpük gidecek geriye pasası kalacak ve bu çevresel felaket insanlara arkadaşlık edecek ve tabii insanlarda burada kalırsa.”
“ARTIK KÖYÜMÜZDE YAŞANACAK BİR DURUM KALMADI”
Yukarı Maden köyü Muhtarı Rıdvan Peker ise şunları söyledi:
“Köyümüzde muhtar olduğumda maden şirketi burada çalışıyordu ve şu anda da faaliyetlerini yürütüyorlar. Gerekli izinleri var ama ne kadar yeterli izinleri var bu konuda bilgim yok. Gördüğünüz gibi köyümüzdeki mezarlık mevkisindeyiz ve mezarlarda gözüküyor zaten. Karşıda Meydan mahallesi var ve bu mahalle kalkıyor zaten. Sağ taraftaki evler sökülmüş vaziyette ve karşıdaki kısmında gezdik zaten ve derelere gelişigüzel hafriyatları doldurmuşlar ve bundan rahatsız olduğumuz için Valiliğe başvurduk gerekli kurumlar gelip gördüler bizler gerekli izahatları gelenlere anlattık. Köyümün var olmasını isteyen birisiyim ve ne diyelim artık köyümüzde yaşanacak bir durum kalmadı. Artık buralarda kimse kalmıyor vadi boyunca birkaç mahallemizde var ve oralar kalıyor. Köyümüzün dışarda nüfusu 50 bin civarında ama kışları köyde 22 hane yazları ise 80 hane kalıyor.”
“MADENCİNİN SINIRI YOK”
Bu topraklarda artık bitki yetişmiyor. Yukarıda görüntülediğiniz yerlerdeki derelere biriken toprakların ve hafriyatın buraları tıkadığında sel oluşacaktır ve aşağıdaki mahalleler zarar görecektir. Birkaç gün yağmur yağınca Hopa’yı gördük ve Karadeniz zaten gidiyor ve o kuru dereler nasıl patladı onun için kuru dere diye bir şey yok çamur sulanır ve oda olur sel. Biz de köyümüzde bunların yaşanmasını istemiyoruz. Burada Halit Paşanın konuştuğu kişilerin mezarı var. Madencinin sınırı yok ki yarın der ki bu caminin altında çok büyük rezerv var ve biz burayı da kaldıracağız derlerse ki biz şehit mezarlarının buradan kaldırılmasını istemiyoruz.”