İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Ümraniye Belediye Başkan adayı Aykut Erdoğdu ile önce seçim otobüsüyle ilçe turu yaptı, ardından Alemdağ Caddesi’nde halk buluşmasına katıldı. AKP adayı Kurum’u hedef alan İmamoğlu: “İstanbul, öz güvenli bir yönetim ister. İstanbul’u yönetecek olanın gözü de kulağı da Ankara’da değil, vatandaşta olacak. İstanbul’u yönetecek olanın pusulası halk olacak, bir kişi değil. İstanbul’u yönetecek olanın aklı da gözü de kulağı da pazarda olacak, sokakta olacak, esnafla olacak; saraylarda maraylarda değil” dedi.
OKTAY YILDIRIM
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Ümraniye Belediye Başkan adayı Aykut Erdoğdu ile önce seçim otobüsüyle ilçe turu yaptı, ardından Alemdağ Caddesi’nde halk buluşmasına katıldı. AKP adayı Kurum’u hedef alan İmamoğlu: “İstanbul, öz güvenli bir yönetim ister. İstanbul’u yönetecek olanın gözü de kulağı da Ankara’da değil, vatandaşta olacak. İstanbul’u yönetecek olanın pusulası halk olacak, bir kişi değil. İstanbul’u yönetecek olanın aklı da gözü de kulağı da pazarda olacak, sokakta olacak, esnafla olacak; saraylarda maraylarda değil” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Ümraniye Belediye Başkan adayı Aykut Erdoğdu ile önce seçim otobüsüyle ilçe turu yaptı, ardından Atatürk Mahallesi Alemdağ Caddesi’nde halk buluşmasına katıldı. CHP milletvekili Fethi Açıkel’in eşlik ettiği İmamoğlu ve Erdoğdu hem ilçe turunda hem de halk buluşmasında vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaştı. Buluşmada, alanı dolduran coşkulu kalabalığa seslenen İmamoğlu, şunları söyledi:
“5 YIL ÖNCE, RAMAZAN’IN BİRİNCİ GÜNÜNDE SEÇİMİ İPTAL ETTİLER”
Hepimiz dilimize dikkat edeceğiz. Çünkü bizi, çocuklarımız dinliyor. Bizi, annelerimiz dinliyor. Şu sözünü dinletemeyen, dinletmek isteyen, parmak gösteren var ya sözünü dinletmek isterken bağıran, çağıran, bazen de küfür eden şunu söyleyen, bunu söyleyen… Allah onlardan esirgesin çocuklarımızı. Biz tatlı dille, güzel dille konuşmaya devam edeceğiz. Allah, Ramazan ayında kötülüklerden her birinizi korusun, iftiradan korusun, yalandan korusun. 5 yıl önce, Ramazan’ın birinci gününde seçimi iptal ettiler, hatırlıyorsunuz değil mi? Ramazan’ın hem de birinci gününde bu kardeşiniz, Sultanbeyli’de iftar sofrasında haberi aldı. İçime hiçbir kötü his gelmedi biliyor musunuz? Ben, sizin ne yapacağınızı biliyordum. ‘O’ bilmiyor ama, ben biliyordum sizin ne yapacağınızı. O, ’13 bin oyla seçim mi alırsın’ diye sordu. Hatırlıyor musunuz? Halbuki seçim bir oyla da alınır. Ama madem 13 bin oyla alınmaz diyorsun, bu millet ne dedi biliyor musun? ‘Al sana 806 bin oy.’ Dedi mi? Dedi. Onun için onlar, o seçimi iptal ettiler. Zannettiler ki, Ekrem’in gardı düşer, yüzü asılır. Ben milletime baktıkça yüzüm gülümsüyor, içim moral doluyor. ‘Atom karınca olacağım’ dedim, ben artık atom karıncayı da geçeceğim. 5 yıldır bu tempoyla çalışıyoruz. Örneğin; 2 yıl önce, ‘150 günde 150 proje’ dedik. Dediğimizi de yaptık. Sonra hızımızı alamadık, ‘300 günde 300 proje’ dedik. Hepsini hayata geçirdik. 5 yılda 65 kilometre metro yaptık. 62 yeni istasyon hizmete açtık. Gayretimizle yaptık. Milletimizin, sizin paranıza, İstanbul’un bütçesine, şükürler olsun bereket getirdik. 25 yılda yaptıkları metronun yarısından fazlasını, 5 yılda yaptık. Hem de onlardan çok daha az para harcamamıza rağmen, bunu başardık.
“GEÇTİĞİMİZ 5 YILDA İSTANBUL, BELEDİYECİLİK NEYMİŞ GÖRDÜ”
Geçtiğimiz 5 yılda İstanbul, belediyecilik neymiş gördü? İşini seven, gayretli, adaletli belediye başkanı nasıl olurmuş, gördü. Belediyecilikte rakip olabilecek birini bulamadıkları için, şimdi bu seçimi, yerel seçim alanından çıkarmaya çalışıyorlar. Her seçimden önce yaptıkları gibi ne yapıyorlar? Hemen milli duyguları, hemen inançları istismar ediyorlar. Geçen gün rakibim, dersine çalışmayan rakibimin bir konuşmasını dinledim. Dersine hiç çalışmıyor. Diyor ki; ‘Seçimde öyle bir zafer kazanacağız ki, şehit aileleri bayram edecek!’ Bak, bak, bak. Yahu sanki biz, düşman ordusuyuz da bir savaş ilan etti. Allah, akıl versin sana. Hani, hatırlayın; ‘İstanbul’u alınca Filistin, Gazze kazanacak’ diyordu. Şimdi de şehitlerimizi ve gazilerimizi sürecin içerisine dahil etmeye kalkıyor. Ben sana bir şey söyleyeyim buradan, dersine çalışmayan, ithal aday. Bak söylüyorum; tepetakla gidiyorsun. 31 Mart’ı çıkartabilir misin? Emin değilim.
“OLGUN BİR İNSAN, DEMOKRAT BİR İNSAN BU İFADELERİ KULLANMAZ”
Tavsiyede bulunayım. Bir kere seçim kazanmak, zafer kazanmak değildir. Zafer, birilerine karşı kurulan üstünlüktür. Birilerini teslim almak, onlara hakim olmaktır. Belli ki seçimi, İstanbulluları teslim almak gibi görüyorsun. Ama olgun bir insan, demokrat bir insan bu ifadeleri kullanmaz. Ama demokratlığı bilmiyor. Demokratlıkla ilgileri yok zaten. Hep söylerim; ‘Seçilmek 1 gün, yönetmek 5 yıl. Yönetirken de kimseyi kimseden ayırt etmezsin. İnsanları kucaklarsın. Ne kökenine bakabilirsin ne siyasi görüşüne. İnancı nedeniyle ayrımcılık asla yapamazsın. İstanbul’da belediye başkanlığı yapmak, budur. Diğerini bu millet kabul etmez. Vatandaşın bir bölümünü kendinden görüp, diğerlerini düşmanlaştıramazsın. Başta belediye başkanları ve hiçbir kamu yöneticisinin böyle bir yetkisi, asla yoktur, hakkı da yoktur. Yetkide de hak da vatandaşındır. Her vatandaş, Ekrem İmamoğlu’yla eşittir. Her vatandaş, birbiriyle eşittir. Onun için bu ülkenin adı Cumhuriyettir, demokrasidir. Bunu unutmuyoruz. Bu sözleri söyleyen ne muhafazakardır ne demokrattır. Kendini daha fazla küçük düşürme.
“KANAL İSTANBUL YANLIŞTIR, ASLA YAPILMAMALI’ DESE; ONU BURAYA GÖNDEREN, AĞZININ PAYINI VERECEK”
Bu aday, geldiği günden beri bir şey söylüyor. Diyor ki, ‘Milletin gündeminde olmayan benim gündemimde yok.’ Hayatımda gördüğüm en yuvarlak cümle. Ne için söylüyor bunu? Kanal İstanbul için. ‘Evet, destekliyorum, mutlaka yapılmalı’ da demiyor. ‘Hayır, asla yapılmamalı’ da demiyor. Eveliyor, geveliyor. ‘Destekliyorum, Kanal İstanbul mutlaka yapılmalı dese’; biliyor, millet ağzının payını verecek. ‘Kanal İstanbul yanlıştır, asla yapılmamalı’ dese; bu sefer onu buraya gönderen kişi, ağzının payını verecek. İşi zor o yüzden. Cesaretle, özgüvenle cümle kuramıyor. Kendini bu hale düşüren -Allah muhafaza- İstanbul’u ne hale düşürür? İstanbul’u Allah korusun. Bu seçim neyin seçimi biliyor musunuz? Kanal mı İstanbul mu seçimi? Bu seçim, Kanal İstanbul felaketini bu kente dayatmaya çalışanlara; İstanbul’u, doğasını, canlılarını ve 16 milyon İstanbulluların huzurunu, geleceğini savunanların mücadelesi olacak. O bakımdan bu seçim, ‘Ya kanal ya İstanbul’ seçimidir. Gizli gizli de değil, yine yangından mal kaçırır gibi, 6 milyar liralık ihaleler yaptılar beton kanal güzergahında. Bir de ithal diyor ki, ‘Beni şantiyelerde göreceksiniz.’ Doğru. Ama İstanbul metrolarının şantiyelerinde değil, senin niyetin, beton kanalın şantiyelerinde şantiye şefi olmak. Ama seni biz oraya şantiye şefi de yapmayacağız. Seni, seni biz, oraya şantiye şefi de yapmayacağız. Çünkü milletçe biliyoruz ki; biz, İstanbul’a o ihanet projesini, Kanal İstanbul proje yaptırmayacağız, yaptırmayacağız.
“BUNLARIN BAKIŞI; ‘ŞAK’ DİYE EMRETTİ, ‘TAK’ DİYE YAPTIM BAKIŞIDIR”
Bunların bakışı nasıl biliyor musunuz? Bunların bakışı; ‘şak’ diye emretti, ‘tak’ diye yaptım bakışıdır. Bunlar bir şey yapacağı zaman, hemen yukarıya bakarlar böyle. ‘Ne diyecek acaba’ diye. Ankara’dan bir ses gelecek mi? ‘Yap’ derse yapar, ‘yapma’ derse elini kıpırdatamaz. Ama biz neyiz biliyor musunuz? Biz fikri hür, vicdanı hür neslinin temsilcileriyiz. Kent Lokantalarını küçümsedi. Bakın; ‘İstersem yaparım, istersem açarım’ diyor. ‘Açacağım’ demiyor. Vaatte bulunmuyor. İnsanların yoksulluğunu, sıkıntısını, emeklileri, gençleri üniversite öğrencilerini anlayamayan akla, 31 Mart’ta hak ettiği dersi verecek miyiz? Bakın; İstanbul, öz güvenli bir yönetim ister. Kanal İstanbul’da da yok. Kent lokantasında da yok. Siz, bu memleketin öğrencilerinin cebinde para bırakmadınız. Emeklilerini yoksullaştırdınız. Onun için açıyoruz biz bunları. Ama o; gençlerin, emeklilerin gözlerinin içine baka baka gerçek düşüncesini söyleyemez. Bakın, ‘Açacağım’ dese fırça yer. Niye biliyor musunuz? Ekonominin kötü olduğu ortaya çıkar, bu sefer yukarıdan fırça yer. Onun için diyemez. Onun için diyemiyor. O malum kişiyi kızdırır. O bakımdan böyle iradesiz, böyle özgüvensiz İstanbul yönetilemez. İstanbul’u yönetecek olanın gözü de kulağı da Ankara’da değil, vatandaşta olacak. İstanbul’u yönetecek olanın pusulası halk olacak, bir kişi değil. İstanbul’u yönetecek olanın aklı da gözü de kulağı da pazarda olacak, sokakta olacak, esnafla olacak; saraylarda maraylarda değil.
“TENSİPLERİYLE’ GELİYORLAR, ‘AFFEDERSE’ GİDİYORLAR”
Aykut Başkanım da ben de milletin evladı olduğumuz için, bizde ayrımcılık yok, eş, dost, akrabalık yok. Birbirimize, milletin evlatları olarak saygı duyduğumuz biçimde saygı duyarız. Bizim görev yapma anlayışımız budur. Onlar, göreve gelirken de giderken de garip cümleler kuruyorlar. ‘Tensipleriyle’ geliyorlar, ‘affederse’ gidiyorlar. Biz ise, milletin iradesiyle gelir, milletin iradesiyle gideriz. Bakın; önünüzde sadece iki seçenek var; siyasi hesaplarla, kurgularla, kumpaslarla hareket edenlere, size masallar anlatanlara itibar etmeyin. Önünüzde sadece iki seçenek var; İstanbul ya ihmal, israf, ihanet devrine dönecek ya da icraat, hizmet, yatırım yolunda yürüyecek. Önünüzde iki seçenek var; İstanbul ya yeniden ayrımcılığın, partizanlığın pençesine düşecek ya da adalet ve kardeşlik yolunda ilerleyecek. Bakın, önünüzde iki seçenek var; İstanbul ya tam gaz geri ya da tam yol ileri diyecek. Ümraniye, tam yol ileri demeye hazır mıyız? Çalışmaya hazır mıyız? Sokak sokak gezmeye hazır mıyız? Herkese güler yüzle selam vermeye, Ümraniye’de Aykut Erdoğdu’ya oy istemeye hazır mıyız? İstanbul’da, Ümraniye’de, meclis grubunda, Cumhuriyet Halk Partisi listesine oy vermeye hazır mıyız? Ben… Bana hazır mıyız? Ekrem İmamoğlu için hazır mıyız? Her şey çok güzel olacak demeye hazır mıyız? Her şey çok güzel olacak.”