8 bin 500 yıllık tarihe sahip İstanbul’un hayvanları bugünden oldukça farklıydı. Karada bizonlar, filler gezer, denizde carettalar, yunuslar yüzer, havada da akbabalar uçardı.
Ozan Ömer Kadüker – İstanbul, kedileri ve martılarıyla ünü sınırları aşan bir şehir. Ancak 8 bin 500 yıllık tarihe sahip olan İstanbul’un hayvanları bugünden çok farklıydı. Şu an nesli tükenmiş ya da Türkiye’de görülmeyen birçok hayvana İstanbul’da rastlamak mümkündü.
Binlerce yıl önce İstanbul’da filler, geyikler, Avrupa bizonları, devekuşları, tilkiler dolaşıyor; Marmara Denizi’nde yunuslar, orkinoslar, carettalar yüzüyor; havada ise akbabalar uçuyordu. Gelincikler gibi bazı yaban hayvanı türleri günlük yaşam içerisinde kendine bir yaşam alanı oluşturmuştu. Midye ve deniz salyangozu ise insanlar tarafından sıkça tüketiliyordu.
Hayvanat bahçesi gibi
İstanbul’un yaban hayatına İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa’da (İÜC) bulunan Osteoarkeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde tanıklık ettik. Kuruluşu İstanbul Yenikapı Metro ve Marmaray Kazıları’nın başlamasıyla ortaya çıkan merkezin müdürü Prof. Dr. Vedat Onar, İstanbul’un yaban hayatı tarihiyle ilgili şu bilgileri verdi:
■ Üç imparatorluğa başkentlik yapmış olan İstanbul’a ait en yoğun hayvan kalıntıları Bizans dönemine ait. Fillerden geyiklere, yunuslardan carettalara kadar geniş bir hayvan koleksiyonu söz konusu. Sanki Theodosius’un hayvanat bahçesi gibi.
■ İstanbul’un hayvan popülasyonu geçmişini anlamak için Yenikapı metro ve Marmaray kazılarını iyi anlamak gerekir. Bu kazılarda orkinostan, file, akbabadan kediye kadar değişen geniş bir yelpazede hayvanlar bulunmaktaydı.
■ Kazı çalışmalarında en fazla rastlanan hayvanlar tüketim artığı malzemeyi oluşturan koyun, keçi, sığır ve domuz kalıntılarındır. Bunun dışında özellikle Bizans atlarına ait iskeletler de fazlaydı.
■ Yunuslardan carettaya kadar kalıntılar mevcut.
■ Carettalar kuzeye doğru bu bölgeye kadar gelebildikleri ya da en azından avcılığı yapılabilmekteydi. Balık türleri çok genişti. Bunun yanında midye ve deniz salyangozu gibi yumuşakça tüketimi de günlük yaşamda yer almaktaydı.
■ Develer vardı özellikle tek hörgüçlü develer karşımıza çıktı.
■ Afallina ve Tırtak olmak üzere iki tür yunus ortaya çıktı.
* Ayılar vardı. Kemiklerde insan kontrolünde kullanılmış, ayı oynatıcılığının yapıldığını gösteren bulgular mevcut. Bizans döneminde Kraliçe Teodara’nın babasına “ayı oynatıcısı” diye hitap ediliyordu.
■ Günümüzde bu bölgede gözlenmeyen Avrupa Bizonu, devekuşu gibi hayvanlar da söz konusuydu. Özellikle devekuşları tüketim artığı malzemeydi.
■ Eskiden İstanbul’un ekolojik yapısı günümüzden oldukça farklıydı. Özellikle Yenikapı’da rastlanan Neolitik kalıntılar bu coğrafyada günümüzden 8 bin 500 yıl önce de yaşamın izlerini göstermekteydi. Denizel ürünler içlerinde orkinosların ebatları oldukça büyüktü. Yunus avcılığı söz konusuydu.
■ İstanbul çevresinin çevresel ekosistemi geyiklerden tilkilere kadar geniş bir yaşam olanağı sunmaktaydı. Hatta gelincikler gibi bazı yaban hayvanı türleri günlük yaşam içerisinde kendine bir yaşam alanı oluşturmuştu.
■ Hem balık türlerinin zenginliği hem de midye-salyangoz gibi yumuşakçaların fazlalığı beslenmede öne çıkıyordu. Protein kaynaklarına ulaşım yeterince iyiydi.
Türkiye’nin İlk Osteoarkeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, barındırdığı bilgi ve malzeme koleksiyonuyla dünyadaki merkezlerle yarışır durumda. Onar, merkezle ilgili şu bilgileri verdi:
■ Kuruluşu 2004’teki İstanbul Yenikapı Metro ve Marmaray Kazılarının başlamasıyla ortaya çıktı.
■ Merkezimizin fiziki şartları şu an için küçük olmakla birlikte bünyesinde barındırdığı bilgi ve malzeme koleksiyonu ile dünyadaki merkezlerle yarışır durumda. Özellikle Marmaray kazısının tüm malzemesinin burada olmasından dolayı bu alanda dünyada yapılan birçok projede dikkati çeken bir merkez.
■ Tüm elde ettiğimiz bilgileri Uluslararası paylaşıma açıyoruz. Oxford, Harvard gibi dünyadaki birçok önemli üniversite ve merkezle işbirliği yapıyoruz.
Oyundan ritüele
Merkezde, koyun veya keçilerin arka ayak bilek kemiğinde bulunan dar ve kompakt bir kemik olan ‘aşık kemikleri’nden yüzlerce bulunuyor. Kemiklerin tarihi hakkında da bilgi veren Vedat Onar, “Çeşitli ritüel, cenaze, kült ve işlevsel kullanımları, aşık kemikleri antik toplumlarda eğlence ve oyun eşyaları için de tercih ediliyordu. Anadolu’da aşık kemiklerinin kültürel önemi Neolitik dönemde ortaya çıktı; aralarında Çatalhöyük, Hacılar ve Höyücek’in de bulunduğu birçok bölgede bulunan örnekler ritüel öğeler, oyun nesneleri ve şans tılsımları olarak yorumlandı” dedi.