Morityuslu tarihçi Assad Bhuglah, Morityus Müslümanlarının ülke tarihi açısından önemini ve Osmanlı’yla kurmuş oldukları ilişkileri değerlendirdi.
Morityuslu tarihçi Assad Bhuglah, Morityus Müslümanlarının ülke tarihi açısından önemini ve Osmanlı’yla kurmuş oldukları ilişkileri değerlendirdi.
Ülkenin önemli münevverlerinden olduğu kabul edilen Bhuglah, Hint Okyanusu’nun Afrika kıtası açıklarındaki ada ülkesi Morityus’un tarihini, Fransız ve İngiliz sömürgeciliği dönemini, Müslümanların etkilerini ve Türklerle ilişkilerini AA’ya anlattı.
Morityus Müslümanlarının tarihi üzerine önemli çalışmalara imza atan Bhuglah, Morityus’un ilk olarak 10. yüzyılda Araplar tarafından keşfedilerek gemilerine içme suyu ikmali yapmak ya da başka yerlere yelken açmadan önce mallarını saklamak için bir istasyon olarak kullanıldığını, Arapların kolonileştirmediği adada daha sonra Hollanda, Fransa ve İngiltere sömürge dönemlerinin yaşandığını söyledi.
Morityus’ta Avrupa sömürgeciliği ve ilk Müslüman yerleşimleri
Portekizlilerin 1507’de Morityus’u keşfeden ilk Avrupalılar olduğunu fakat adada uzun süre kalmadıklarını kaydeden Bhuglah, Hollandalıların ise 1598’den 1710’a kadar gemi inşa etmek için adanın abanoz ağaçlarından yararlandıklarını ve yiyecek olarak tükettikleri Dodo kuşlarını yok ettiklerini, koleraya sebep olan fare istilası nedeniyle yerleşmekte zorlandıklarını dile getirdi.
Bhuglah, “Fransızlar adayı 1715’te sömürgeleştirdi. Tarım alanlarında ve diğer zor işlerde çalıştırmak üzere Afrika’dan köleler getirdiler. Yönettikleri insanlara Fransız kültürünü, Fransız dilini ve Katolik dinini empoze ettiler.” dedi.
Fransızların başta burada kahve yetiştirmek istediğini ve Yemen’deki Muha’dan kahve tohumları ve bitkileri getirdiğini aktaran Bhuglah, buna karşın siklonik rüzgarlara daha dayanıklı olan şeker kamışı yetiştiriciliğine odaklanmayı tercih ettiklerini belirtti.
Bhuglah, 1735 yılında Mahe de la Bourdonnais’in, o zamanlar Ile de France olarak bilinen Fransız kolonisine vali olarak atandığını ve adayı deniz üssüne dönüştürmek için bir liman inşa etmek istediğini, bunun için de “laskar (Hintli gemici)” olarak adlandırılan Müslüman denizcilerin uzmanlığına başvurduğunu ifade etti.
Laskarların başkent Port Louis’e yakın bir bölgeye yerleştiğini belirten Bhuglah, bu banliyö bölgesinin o dönemde “Camp des Lascars” olarak bilinen Plaine Verte olduğunu ve Fransız sömürge yönetimi sırasında adanın nüfusunun Fransızlar, Afro-köleler ve Laskarlardan (Müslümanlar) oluştuğunu kaydetti.
Bhuglah, adanın Hindistan’a giden gemilerin hareketlerini kontrol etmenin uygun olduğu stratejik bir coğrafi noktada bulunduğunu keşfeden İngilizlerin adayı 1810’da zapt ederek “Ile de France” olan adını Morityus olarak değiştirdiğini, “fakat uzlaşmacı bir ruhla, ekonomiyi ve ticareti kontrol eden Fransız kodamanların torunlarının Fransızca dilini ve Fransız yasalarını kullanmaya devam etmelerine izin verdiğini” anlattı.
İngilizlerin şeker kamışı tarlalarında çalıştırmak üzere Hindistan’dan aralarında çok sayıda Müslüman’ın da bulunduğu işçiler getirdiğini ve bu Müslümanların adanın ticaretinin gelişmesine katkı sunduğunu bildiren Bhuglah, “Müslüman tüccarlar Port Louis şehrinin ticari bölgesinde yoğunlaşmış ve burada Cuma Camii olarak bilinen, adanın en önemli ikinci mescidini inşa etmişlerdir.” diye konuştu.
Bhuglah, “Fransız sömürgeciliği döneminde Fransızca dışında hiçbir dile ve Katoliklik dışında hiçbir dine izin verilmemiştir. Ancak Müslüman Laskarlar, sıkı çalışmaları ve mücadeleleri sayesinde, Fransız sömürgecilerle 1805 yılında adanın ilk camisini inşa etme izni için pazarlık yapmayı başardılar. Bu cami ‘Camp des Lascars Camii’ olarak bilinmektedir.” dedi.
Ada nüfusunun Hindular (yüzde 50), Hıristiyanlar (Afrika kökenliler ve yaklaşık yüzde 1’lik beyazlar da dahil toplam yüzde 29), Müslümanlar (yüzde 20) ve Çinlilerden (yüzde 1) oluştuğuna dikkati çeken Bhuglah, “Morityus çok etnikli ve çok kültürlü bir ülke olduğu için her etnik grup kendi kültürel dilini muhafaza etmektedir. Hintçe, Urduca, Tamilce, Telegu, Marathi, Arapça ve Çince. Son zamanlarda, tüm kültürel gruplar tarafından konuşulan Kreol lehçesi (Fransızcadan türetilmiş bir lehçe) ulusal dil haline gelmiştir.” ifadelerini kullandı.
Bhuglah, Morityus’un Araplar tarafından keşfedildiğinin ve ilk adının Dina Arabi olduğunun altını çizerken adanın önemli tarihi figürleri ve olayları hakkında ise şu bilgileri verdi:
“Fransız yönetimi sırasında ilk caminin ilk imamı olan Gassy (Gazi) Sobdar, Morityus’ta İslam’ın temellerinin atılmasında liderlik rolü oynamıştır. Oğlu Najourdine Gassy 1870’lere kadar Osmanlı İmparatorluğu ile yakın temas halindeydi. Türk arşivlerinde kendisi ile Babıali arasında yapılan yazışmaların kanıtları bulunmaktadır. Dr. Idrice Goumany, 1886’da İskoçya’dan tıp doktoru olarak mezun olan ilk Müslüman’dır. Avrupa’da eğitim almış olmasına rağmen her zaman Osmanlı fesi giyerdi. Ölümcül çiçek hastalığına yakalanan hastaları tedavi ederken hayatını feda etti. Dr. Hassen Sakir, Ghulam Mohammad Dawjee Atchia ve Sir Abdul Razaque Mohamad gibi Morityusluların, özellikle de Müslümanların siyasi uyanışında önemli rol oynayan önemli şahsiyetler de olmuştur. Sir Abdul Razaque Mohamed’in siyasi partisinin desteği olmasaydı, Morityus’un 1968’de İngiliz sömürge yönetiminden bağımsızlığını kazanmasının zor olacağı bir gerçektir. Ne yazık ki bu tarihi figürler ve olaylar tarihçilerin ve yazarların anlatılarında genellikle göz ardı edilmektedir.”
“Morityus’ta bir camiye imam atanırken Osmanlı İmparatoru’nun onayını almak adettendi”
Osmanlı İmparatorluğu’nun dini eğitim vermek için Güney Afrika’ya gönderdiği alim Ebubekir Efendi’ye Morityus’taki Müslümanlar hakkında rapor hazırlama görevi de verildiğini dile getiren Bhuglah, “Morityus’ta bir camiye imam atanırken Osmanlı İmparatoru’nun onayını almak adettendi.” diye konuştu.
Bhuglah, hacıları taşıyan gemilerin Avrupalı korsanların saldırısına uğraması sebebiyle Osmanlı donanmasının hacıların güvenliğiyle ilgilendiğini dile getirerek “Morityus’taki Müslümanlar güvenlikleri için her zaman Osmanlı İmparatorluğu’na baktılar. Morityus’ta toplumsal ayaklanmalar yaşandığında Müslümanlar Osmanlı donanmasının müdahalesini talep etmişlerdir. 1866 yılında Osmanlı donanmasından Bursa gemisi, Port Louis’i ziyaret etti.” ifadelerini kullandı.
“Gazi Sobdar ve Morityus’un Öncü Laskarları” kitabında Osmanlı’nın Morityus ile bağlantısına bir bölüm ayırdığını belirten Bhuglah, “Morityus ile Osmanlı İmparatorluğu arasında konsolosluk ilişkileri vardı. Osmanlı arşivlerinde, kasırgaların vurduğu Morityus’a Osmanlıların yardım ettiğini gösteren belgeler bulunmaktadır. Ayrıca, Morityuslular Türkiye’deki savaş ve deprem mağdurlarına yardım etmek için cömertçe katkıda bulunmuşlardır. Morityus’taki Müslümanlar Hicaz Demiryolu’nun inşası için oluşturulan fona da katkıda bulunmuşlardır.” dedi.
Bhuglah, Osmanlı ile Morityus Müslümanların birbirine ilgisini şu sözlerle açıkladı:
“Osmanlı İmparatorluğu, Morityus’taki Müslümanların güvenliği, refahı ve emniyeti için bir garantör gibiydi. Yerel Müslümanlar herhangi bir sorunla karşılaştıklarında Sultan’a yazmaktan çekinmezlerdi. Örneğin İmam Najourdine Gassy, Sultan’a mektup yazarak, sömürge hükümetinin Hükümet Konağı’ndaki resmi törenlerine katılırken giyeceği uygun bir kıyafete sahip olmadığını bildirdi. Sultan, Osmanlı’nın saygın bir dini temsilcisi olabilmesi için kendisine uygun bir kıyafet gönderilmesi için gerekli düzenlemeleri yaptı. Osmanlı yetkilileri Morityus’un Müslüman elitini, modern eğitim için kampanya yürütmeye teşvik etti. Bu bağlamda, Morityuslu Müslüman seçkinler, yerel Müslümanların zihinlerine reformları ve yeni fikirleri aşılamak amacıyla 1908’de aylık bir gazete olan ‘Islamisme’yi çıkarmaya başladı. Gazetenin ön sayfasında logo olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun sembolü yer alıyordu.”
Türkiye-Morityus ilişkileri
Osmanlı’nın ardından ise Türkiye ile Morityus arasında 1996’da diplomatik ilişkiler tesis edilene kadar bağlantı olmadığına dikkati çeken Bhuglah, Morityus’un önde gelen iş adamlarından Bashir Currimjee’nin Türkiye’nin Port Louis Fahri Konsolosu olarak atandığını ve ilişkilerin 2010’da Türkiye’nin Madagaskar’da Morityus akreditasyonuna sahip bir büyükelçilik açmasıyla yeni bir dönemece girdiğini kaydetti.
Bhuglah, 1 Haziran 2013’te Morityus ile Türkiye arasında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması’nda Morityus adına baş müzakereci olarak görev yaptığını, Aralık 2015’te Türk Hava Yolları’nın adaya ilk uçuşunu gerçekleştirdini ve ticaret anlaşması ile hava bağlantısının ilişkilerin gelişmesine katkı sağladığını söyledi.
Morityus ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin geleceğine dair değerlendirmelerde bulunan Bhuglah, “İlişkiler insanlar arası etkileşimin artması sayesinde daha da gelişecektir. İkinci olarak, Morityus, Türkiye’nin ortaklık ilişkisi geliştirdiği Afrika Birliği’nin bir üyesidir. Üçüncü olarak, Türk üniversitelerinde okuyan Morityuslu öğrenci sayısının artmasının kültürel etkileşim üzerinde olumlu bir tesiri olacaktır. Birçok Morityuslu Türk televizyon dizilerini izlemekte ve Türk aktörler Morityuslu hayranları tarafından büyük beğeni toplamaktadır. Morityuslular ve Türkler futbol tutkunu. Türk futbol yıldızlarının Morityus’u sık sık ziyaret etmeleri ikili ilişkilere büyük bir ivme kazandıracaktır.” ifadelerini kullandı.
“Kokni erkekleri Osmanlı fesi giymeleriyle ayırt edilebiliyorlardı”
Bhuglah, Hintli işçilerin yanı sıra adaya gelen çok sayıda tüccar Müslümanın ticaretin gelişmesine katkı sunduğundan ve İngiliz sömürgeciliği döneminde Port Louis Limanı’nda çalıştırılmak üzere getirilen Koknilerden de bahsetti.
“Kokniler, Hindistan’ın batı kıyısında Bombay yakınlarındaki Konkan bölgesinde yaşayan bir klandır. Soyları Hindistan’ın batı kıyısına yerleşen Arap tüccarlara ve Arap denizcilere dayanmaktadır.” bilgisini veren Bhuglah, bunların zamanlarının büyük kısmını denizlerde geçirdiğine dikkati çekti.
İngilizlerin, Koknileri Port Louis Limanı’nı gemilerin bağlanması ve çözülmesi için çalışmakta kullandığını söyleyen Bhuglah, o dönemde elle yapılan bu işlemin tehlikeli olduğuna ve en küçük aksilikte can ve mal kaybına sebep olduğuna işaret etti.
Bhuglah, “Morityus’ta Kokni Diasporası” adlı kitabında hayat hikayelerini anlattığı bu topluluk hakkında şunları aktardı:
“Koknilerin katılımı olmadan liman işletilemezdi. Kokniler dindar Müslümanlardı ve organize şekilde yaşıyorlardı. Osmanlıların davasına karşı çok duyarlıydılar. Limanda çalıştıkları için Port Louis Limanı’ndan transit geçen Osmanlı-Türk gemilerinin mürettebatıyla sık sık bir araya geliyorlardı. Bu temaslar sayesinde Müslüman dünyasında olup bitenlerden haberdar oldular. Hatta depremden etkilenen Türk kardeşlerine yardım etmek için Morityus’ta fon bile kurdular. Kokni erkekleri Osmanlı fesi giymeleriyle ayırt edilebiliyorlardı.”
Müslümanlar siyasi güçlerini kullanarak haklarını aldı
Müslümanların mescit, medrese ve vakıf gibi kurumlar inşa ederek kültürel ve dini miraslarını koruduğunu vurgulayan Bhuglah, haklarının tanınması için de siyasi güçlerini kullandıklarını ve Morityus yasalarının Müslümanlara cami inşa etme, ibadet etme ve bayram kutlama haklarını tanıdığını belirtti.
Bhuglah, “Her cuma günü, Müslüman memurlar cuma namazına katılmak için 2 saat izin hakkına sahiptir. İlkokullarda Arapça ve Urduca Müslüman öğrencilere seçmeli ders olarak okutulmaktadır. Müslümanların ulusal radyo ve televizyonda özel dini programlar için belirli alanları vardır. Müslümanların geleneksel kıyafetlerini giymeleri konusunda herhangi bir kısıtlama yoktur. Helal gıda piyasada mevcuttur.” dedi.
Morityus’un yaşlanan bir topluma sahip olduğuna dikkati çeken Bhuglah’a göre, sosyo-ekonomik şartların dayattığı göç, ülkede Müslüman toplum yapısında bozulmaya neden oluyor.
Bhuglah, Morityus Müslümanlarının Müslüman ülkelere yüksek öğrenim için öğrenci göndererek ve bu ülkelerdeki meslektaşlarıyla iş bağlantıları kurarak diğer Müslümanlarla bağlarını geliştirebileceğini ifade etti.
“Müslümanların katkıları göz ardı edilmişti”
Morityus’un tarihi hakkında yazılan kitap ve makalelerde eksikler olduğunu kaydeden Bhuglah, “Müslümanların katkıları göz ardı edilmişti. Bu durum beni Morityus Müslümanlarının tarihi, kültürü, gelenekleri ve folkloru ile ilgili anlatılmamış hikayeler ve isimsiz kahramanlar hakkında yazmaya itti.” diye konuştu.
Bhuglah, eserlerinde arşivlerdeki ve milli kütüphanedeki belgelere, ele almak istediği konularda bilgi eksikliği olduğunda yabancı yayınlara, yurt dışında yaşayan arkadaşlarının kendisi adına Paris, Londra ve İstanbul arşivlerinde yaptığı araştırmalara ve sözlü anlatımlar ile bazı aileler tarafından saklanan değerli belgelere ve fotoğraflara başvurduğunu söyledi.
Şu ana kadar 11 kitap yazdığını ve biri hariç tamamının Morityus’taki Müslümanların sosyal tarihi, etki bırakmış Müslüman şahsiyetler ve Müslüman folkloru ve gelenekleriyle ilgili olduğunu ifade eden Bhuglah, çok kültürlü toplumda Müslümanların kültürel değerleri ve toplumsal meselelere yapıcı yaklaşımları hakkında bilgi aktarmanın önemine dikkati çekti.
Bhuglah, son kitabının Morityus’a bağlı bir ada olan “Rodrigues’teki Müslüman Varlığı” üzerine olduğunu ve bu kitaptan önce kimsenin söz konusu adadaki Müslümanları önemsemediğini, buna karşın bir avuç Müslüman ailenin Rodrigues’in gelişiminde temel bir rol oynadığını belirtti.
Kitabının bu ilk Müslümanların olumlu rolünü anlattığını dile getiren Bhuglah, şöyle devam etti:
“Rodrigues’teki inceleme ve araştırmalarım sırasında Rodrigues Bölge Ofisi’nin ana kapısının önünde bir Osmanlı topunun varlığını keşfettim. Bu top oraya İngiliz sömürgeciler tarafından yerleştirilmiş ve 100 yıldan fazla bir süredir orada duruyor. Topun üzerinde Sultan 2. Abdülhamid’in bugüne kadar fark edilmeyen tuğrası bulunmaktadır. Moritanyalı sanatçı Nasreen Banu Ahseek, bu Osmanlı mirasını ön plana çıkarmak ve görünürlüğünü artırmak amacıyla kitabımın kapağında tuğrayı yeniden yorumladı. Kitabımın tanıtımı sırasında, Türk aktör Celal Al ve Ahmet Kemal Öncü’nün varlıkları ile etkinliği onurlandırmaları ve bize sembolik tuğra sunmaları beni çok şaşırttı.”
“Müslümanların Morityus milletinin ayrılmaz bir parçası olduğunu anlamalarını istiyorum”
Bhuglah, eserlerini kaleme almaktaki amacını “Müslümanların Morityus milletinin ayrılmaz bir parçası olduğunu anlamalarını istiyorum. Okuyucuların, Müslümanların çalışkan ve barışsever insanlar olduğunu ve diğer topluluklarla birlikte Morityus çeşitliliğinin ulusal inşasında etkili olduklarını bilmelerini istiyorum.” sözleriyle anlattı.
Son olarak üzerinde çalıştığı yeni eserinden bahseden Bhuglah, sözlerini şöyle noktaladı:
“Şu anda Morityus Başbakan Yardımcısı Dr. Anwar Husnoo’ya Morityus’a ilk Müslümanların gelişini anmak için bir anıtın tasarlanması ve inşasında destek oluyorum. Ayrıca Madagaskar’daki Müslüman varlığına odaklanacak olan bir sonraki kitabım üzerinde çalışıyorum.”