Mustafa Taviloğlu, nam-ı diğer Mudo’dan sergi davetiyesi geldiğinde şaşırmıyorum. 50 yılı aşkın süredir sanat koleksiyoneri kimliğiyle de biliniyor kendisi. Koleksiyonunun önemli bir bölümünü daha önce oğlu Ömer Taviloğlu ile Mudo merkezinde gezme …
Mustafa Taviloğlu, nam-ı diğer Mudo’dan sergi davetiyesi geldiğinde şaşırmıyorum.
50 yılı aşkın süredir sanat koleksiyoneri kimliğiyle de biliniyor kendisi.
Koleksiyonunun önemli bir bölümünü daha önce oğlu Ömer Taviloğlu ile Mudo merkezinde gezme şansım da olmuştu.
Beni asıl şaşırtan yılın son haftasında, yılbaşına sayılı gün kala, en korkunç trafik saatinde Karaköy’e gidecek olmam.
Başka bir sergi açılışı olsaydı başka zaman gezerim der büyük ihtimal ertelerdim.
Ama söz konusu Bay Mudo olunca gitmeliyim diyorum.
Peki ama neden?
Çünkü Mudo Türkiye’nin en köklü markalarından biri.
60 yıllık bir geçmişe sahip.
Ve tabii bunun arkasında da müthiş bir vizyon var.
Hatırlıyorum, yıllar önce bir konuşmasında Mustafa Taviloğlu tasarımcı olmadığını, ama iyi bir gözü olduğunu, herkesin baktığı ama göremediğini gördüğünü anlatmıştı örneklerle.
Türkiye’de ilk tişört üretimi yapmasından mobilya sektörüne girmesine giden süreci özetleyerek.
Her şeyi fark edilme ve beğenilme arzusuyla yaptığımızı söyleyip sözü Instagram’a da getirmişti yıllar önce.
Konuşma perşembe günü olduğu için #tbt örneğini de vermişti.
Bir marka yaratmada en önemli şeyin güncel olmak olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı o zaman.
Sonuçta, “Bundan sonra ne olacak, ne yapmalıyız?” sorusunu da bir cümleyle özetlemişti.
“Herkes yaptığı işi daha iyi yapsın!”
İşte tam da bu bakış açısı Mustafa Taviloğlu’nu özel ve güncel yapan.
Mustafa Taviloğlu’nun öncülüğünde Mudo’nun başlattığı bir tasarım yarışması LiveDesignLive de tasarımcılara ve aynı zamanda Tasarım, Mimarlık veya Güzel Sanatlar Fakülteleri’ne ait bölümlerde lisans veya lisansüstü programlarda öğrenci olan katılımcılara açıktı.
Bu yarışmanın kazananı sadece büyük ödülü değil aynı zamanda hayal ettiklerinin hayata geçirilmesi ve mağazalarda satılmasıyla da ödüllendiriliyordu. Şimdi ise Taviloğlu Koleksiyonu’ndan “Yarısı Gümüş, Yarısı Köpük” sergisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde açıldı.İstanbul’un önemli simgelerinden olan balık ve balıkçılık temalarının işlendiği serginin küratörlüğünü Neslihan Muratbeyoğlu üstlendi.
Adını Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “İstanbul Destanı” şiirindeki dizelerden alan sergideki 52 eser, resim, heykel ve enstalasyondan oluşuyor.
Sergi Mustafa Taviloğlu’nun 1972’den bugüne 50 yılı aşkın sürdürdüğü koleksiyonculuğunun yanı sıra denize duyduğu tutkuyu da ortaya koyuyor.
Sergide erken Cumhuriyet sanatçılarından genç isimlere kadar geniş bir yelpazede sanatçılara yer verildi.
Peki ama hangi sanatçıların eserleri var?
Adil Doğançay, Adnan Turani, Ahmet Münib, Ali Avni Çelebi, Ali Karsan, Avni Arbaş, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu, Cevat Dereli, Fikret Mualla, Hale Asaf, Hikmet Onat, Mehmet Ali Laga, Memet Güreli, Naile Akıncı, Nedim Günsür, Nedret Sekban, Nejad Melih Devrim, İbrahim Safi, Vecih Bereketoğlu ve Zeki Faik İzer.
Sergi, 20 Şubat’a kadar İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin geçici sergi salonunda görülebilir.
Kaçırmamakta fayda var.
Ayrıca hatırlatalım, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 2007’de Dolmabahçe Veliaht Dairesi’nde başlatılan restorasyon nedeniyle kapanmış, koleksiyon 2011 yılında Tophane’deki Antrepo 5 binasına taşınmıştı.
Sedad Hakkı Eldem yapısı olan bina, Mimar Emre Arolat’ın projesiyle müzeye dönüştürülmüştü.
Antrepo 5’in çağdaş müzecilik anlayışına uygun biçimde tasarlanan yeni hali Aralık 2021 yılında açılmıştı.
Fırsat bulup da müzeyi hala gezmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz.