CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, ‘para sayma’ görüntülerine ilişkin soruşturma kapsamında savcılığa ifade verdi. Kaftancıoğlu ifadesinde, soruşturmanın CHP aleyhine siyaset eliyle yürütülen bir seçim kampanyası olduğunu düşündüğünü belirtti. Ayrıca, CHP İstanbul İl Başkanlığı binasının alınmasıyla ilgili süreci anlattı ve suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
CHP İstanbul İl Başkanlığında çekildiği öne sürülen ‘para sayma’ görüntülerine ilişkin soruşturmada ‘şüpheli’ sıfatıyla Savcılığa ifade veren eski CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun ifadesi ortaya çıktı. Kaftancıoğlu ifadesinde, “Bu soruşturmanın seçime 10 gün kalmışken CHP aleyhine siyaset eliyle yürütülen bir seçim kampanyası olduğunu düşünüyorum” dedi.
Sosyal medyada CHP İstanbul İl Başkanlığında çekildiği öne sürülen ‘para sayma’ görüntülerine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, suç ve suç unsuru bulunup bulunmadığının tespiti için resen soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma çerçevesinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, CHP eski İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas, CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın eski basın danışmanı Can Poyraz, söz konusu binayı sattığı öne sürülen Ali Rıza Braka, İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü Tuncay Yılmaz ve Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Onur Öksel ‘şüpheli’ sıfatıyla Savcılığa ifade vermişti. Ayrıca Braka’nın avukatı Gökhan Taşkapan’ın da bilgi sahibi olarak ifade verdiği öğrenilmişti.
“CHP İstanbul İl Örgütü’ne yakışan bir binayı İstanbul örgütü ile birlikte inşallah el birliğiyle alacağız, yapacağız demiştim”
Konuya ilişkin eski CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da ‘şüpheli’ sıfatıyla Savcılığa ifade vermek üzere Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na geldi. Burada yaklaşık 2 buçuk saat ifade veren Kaftancıoğlu daha sonra adliyeden ayrıldı. Öte yandan Kaftancıoğlu’nun Savcılığa verdiği ifade ortaya çıktı. Şüpheli Kaftancıoğlu ifadesinde, “Yasa dışı yollarla elde edilen görüntü nedeniyle ‘şüpheli’ olarak ifadeye çağrılmış olmamın hukuki tanımını yapamıyorum. İlk ifadeye çağrılan ben olsaydım eğer ifadeye geldiğimde öncelikle bu gayrimeşru yollarla elde edilen görüntüler nedeniyle ifade vermeyi kabul etmezdim. Önce bu gayrimeşru görüntülerle ilgili sebep olanların ve sebep olanlarla ilgili sürecin ortaya çıkarılmasını ve bu husus ortaya çıkarıldıktan sonra bildiği her şeyi anlatacağımı ifade ederdim. 2018 Şubat ayında CHP İstanbul İl Başkanı olduğumda İstanbul örgütünün il kongresinde bir şey söylemiştim. Birincisi, İstanbul’u yeniden halka vereceğizdi. O güne kadar yapılan benim bilgim bütün il kongrelerinde adaylar İstanbul İl Başkanlığı’na yeni bir bina alacaklarını söz vermişler ama ne yazık ki İl Başkanlığı binasını alamamışlar. Ben söz vermeyeceğimi ama CHP İstanbul İl Örgütü’ne yakışan bir binayı İstanbul örgütü ile birlikte inşallah el birliğiyle alacağız, yapacağız’ demiştim'” dedi.
“Alınacak olan binada bir aidiyet hissetmesi için az da olsa herkesin katkıda bulunmasını istiyorduk”
Kaftancıoğlu ifadesinin devamında, “2018’de İstanbul’un 39 ilçesinde kimi görseler, hangi partiliyle konuşsalar İstanbul örgütüne yakışan bir bina bakılmaya başlanıldı. Seçim çalışmaları başladı, bitti ve devamında yerel seçim çalışmaları başladı. Bu arada hala il binası alımı için araştırmalar devam ediyordu. Şu detayı da vereyim, Şişhane’de bulunan parti binası 5 katlı bir binanın son 2 katıydı. Bir dönem 1. kat satılığa çıktı. Bu katı almayı bile düşündük ancak arada satılmayan 2 katın bulunması, dairenin çok fazla masraf gerektirmesi nedeniyle bu binadaki daireleri almaktan vazgeçildi. Yerel seçimler bitti, ‘bir tuğla da sen koy’ dayanışma kampanyasını başlattık. Kampanya başlatıldığında emekli vatandaşın vereceği meblağla il binasının alınamayacağını ben de biliyordum ancak alınacak olan binada bir aidiyet hissetmesi için az da olsa herkesin katkıda bulunmasını istiyorduk. Bununla ilgili kampanyalar, çağrılar yaptık” şeklinde konuştu.
“Tapuda resmi olarak gösterilmesi konusunda ısrarcı oldum”
İfadesine devam eden Kaftancıoğlu, “Arayışımız sürerken son olarak Sarıyer’de bir projede satılık bir bina olduğunu ve bu binanın il parti binası için uygun olduğu yönünde arkadaşlarımdan tavsiye aldım. Bizzat yere giderek gördüm ve çok beğendim. Görüşmelere başladık. Yanlış hatırlamıyorsam avukat, mal sahibinin bina için 43 veya 44 milyon lira istediğini söyledi. Ben de pazarlık yapılması gerektiğini ifade ettim. Bize tapular değil, Emlak Konut ile Seas Besicilik arasındaki sözleşme protokolü gelmişti. Tapusu yoktu. Mal sahibiyle görüşemeyince avukat beye tam olarak siyasi parti olduğumuzdan dolayı satış vaadi sözleşmesine istinaden bu binayı satın alamayacağımı, bu şartlar altında pazarlığa oturamayacağımı, siyasi parti olduğumuzdan dolayı ne kadar bedelle satın alma konusunda anlaşırsak o bedeli olduğu gibi tapuda resmi olarak göstereceğimizi söyledim. Siyasi partiler taşınmaz alımlarında herhangi bir vergi ödemedikleri için ben özellikle satın alınan gerçek değerin tapuda resmi olarak gösterilmesi konusunda ısrarcı oldum. Tapuda bedelin 24 milyon lira olması ile 41 milyon lira olması arasında partimiz açısından herhangi bir fark olmayacaktır. Sonradan öğrendiğim kadarıyla satıcı bu binayı yaklaşık 1 yıl önce bize satılandan daha düşük bedelle aldığı için tapuda gerçek bedelin gösterilmesi halinde aldığı taşınmazı 5 yıl içerisinde sattığı için aradaki farkın vergisini ödemek zorunda kalacakmış” şeklinde konuştu.
“Satış sürecinin benimle başladığını ve el çektirildiğimi beyan etmişse de bu husus gerçeği yansıtmamaktadır”
Kaftancıoğlu Savcılıkta verdiği ifadesinin devamında, “O tarihlerde uzun süredir bina arayışında olmamız ve binanın CHP il örgütüne çok yakışacağını düşündüğümden dolayı, satıcının bize ilettiği tapuda rayicin üzerindeki bedel olan tapu bedeli ile geriye kalan kısmın elden verilmesini kabul ederek binayı satın alma konusunda anlaştım. Bu konuda bütün sorumluluk bana aittir. Anlaştıktan sonra toplanan bağış parasının olduğu gibi muhatabına gitmesi gerektiği için elden verilen paranın mutlaka tutanak ile kayıt altına alınması gerektiğini bütün arkadaşlarıma ben söyledim. Her ne kadar Taşkapan, satış sürecinin benimle başladığını ve el çektirildiğimi beyan etmişse de bu husus gerçeği yansıtmamakla birlikte bu hususta bilgi sahibi olması mümkün değildir. Kampanyayla ilgili yapılan bağışlar bankaya yatan ve resmi olarak hesaba gönderilen paralardır. Hesaplara gönderilen paraların miktarını bilmiyorum” dedi.
“Daha sonra hangi ilçe örgütüne veya hangi parti yöneticisine ne kadar para gittiğini bilmem, takip etmem mümkün değildir”
Kaftancıoğlu ifadesinde, “Paranın bir kısmının elden ödeneceğini CHP İstanbul İl örgütünün paydaşları olan il yöneticileri, ilçe başkanları, meclis üyeleri, İstanbul milletvekilleri, parti üyeleri ve parti iş adamları ile görüşerek durumu anlattım. Kendileri de sağ olsunlar bana güvendikleri için bu durumu kabul ettiler. Daha sonra hangi ilçe örgütüne veya hangi parti yöneticisine ne kadar para gittiğini bilmem, takip etmem mümkün değildir. Görüntülerdeki paraların bağış parası olduğunu biliyorum. Makbuz kesilip kesilmediğini bilmem mümkün değildir. Satın alma sürecinde CHP olarak hiç kimseye komisyon vermedik. 9 Aralık 2019’da avukatın ofisinde satıcı Ali Rıza Braka’ya 17 milyon lira para verileceğini biliyordum ancak paranın tamamı ödenememiş, geri kalan 1 milyon 490 bin liranın tapunun verileceği gün ödenmesi konusunda mutabık kalınmış” ifadelerini kullandı.
“Tuncay Yılmaz’ın orada olması bana da garip gelmiştir”
Para alışverişinin olduğu gün Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da olduğunu söyleyen Kaftancıoğlu, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da olduğu günlerde siyasi çalışmalar için genel başkana ben eşlik ederdim. Özgür Nas o gün oraya gideceği bilgisini verdiğinde elden ödenen paranın mutlaka tutanak altına alınmasını söyledim. Ofise giden kişilerden sadece Özgür Nas’ın orada olacağından haberim vardı. Diğer kişilerin orada olduklarını bilmiyordum. Tuncay Yılmaz’ın neden ve hangi amaçla orada olduğuna dair en ufak bir ilgim ve fikrim yoktur. Kendisini tanımam. Tuncay Yılmaz’ın orada olması bana da garip gelmiştir. Yılmaz’ın para getirip getirmediğini, getirdiyse de ne kadar getirdiğini bilmiyorum. 17 milyon liranın parti gideri olarak kaydedilip kaydedilmediğini bilmem mümkün değildir. Bu konuda gider kaydı tutmak benim yetkim ve görev alanımda olan bir şey değildir. Seçime 9 gün var. Bu soruşturmanın seçime 10 gün kalmışken CHP aleyhine siyaset eliyle yürütülen bir seçim kampanyası olduğunu düşünüyorum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı. – İSTANBUL