CHP, eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekmek amacıyla Ankara Çankaya Anıt Park’ta halka açık 24 saat sürecek “Eğitim Maratonu”na başladı. Eğitim Maratonu’nun açılışında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Sendikalar, sendikaların Sayın Genel Başkanları gelecek. Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler gelecek. Veliler konuşacak. Eğitim alanında örgütlü dernekler, sivil toplum kuruluşları konuşacak. Tam gün hiç susmadan buradan milli eğitim konuşacağız. Çocuklarımızın geleceğini konuşacağız” dedi.
(ANKARA) – CHP, eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekmek amacıyla Ankara Çankaya Anıt Park’ta halka açık 24 saat sürecek “Eğitim Maratonu”na başladı. Eğitim Maratonu’nun açılışında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Sendikalar, sendikaların Sayın Genel Başkanları gelecek. Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler gelecek. Veliler konuşacak. Eğitim alanında örgütlü dernekler, sivil toplum kuruluşları konuşacak. Tam gün hiç susmadan buradan milli eğitim konuşacağız. Çocuklarımızın geleceğini konuşacağız” dedi.
CHP, eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekmek amacıyla 24 saat sürecek “Eğitim Maratonu”na başladı. Ankara’da Çankaya Anıt Park’ta halka açık düzenlenen “Eğitim Maratonu”nun açılışında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şunları söyledi:
“Bugün burada Genel Başkan Yardımcımız Suat Özçağdaş, gölge Milli Eğitim Bakanımızla, Bakan yardımcılarımızın uzun süredir emek verdiği, birkaç kez milli eğitim ile ilgili gündemlerden dolayı ileri tarihlere alınan ve milli eğitime dair, ülkenin eğitim politikalarına dair konuşulması gereken, söylenmesi gereken ne varsa tamamının bir bütün halinde konuşulup değerlendirileceği, adına eğitim maratonu dediğimiz bir etkinlikle, dünya siyaset tarihinde yerini alacak özgün bir etkinlikle Türkiye gündemine eğitimi, eğitimcilerin sorunlarını, öğrencilerin sorunlarını, eğitim politikalarının sorunlarını, belki Cumhuriyet tarihinin en sorunlu Milli Eğitim Bakanı’nın sorunlara nasıl sorun kattığını, hepimizin evlatlarının, çocuklarının ortak geleceği dolayısıyla ülkenin ortak geleceğinin nasıl fırsatların heba edildiğini, nasıl risklerin barındırıldığını konuşacağımız bir süreci başlatmak üzere burada, Anıt Park’tayız.
“Bu kürsü, Meclis’in yanı başına kurulabilecekken talimatlarla parkın etrafını bariyerlerle çevirdiler”
Aslında Suat Özçağdaş’ın önerisi ve hepimizin kabulü, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un da ‘Bu çok iyi bir fikir. Söylenecek her şey konuşulmalı, Meclis’in yanı başında, hatta biz o kürsüyü bir özgürlük kürsüsüne çevirelim, Meclis’e söyleyecek sözü olan herkes gelsin ve kullansın’ dediği bu kürsünün, Meclis’in yanı başına kurulabilecekken, dün akşam saatlerinde Numan Kurtulmuş’un ‘daimi bir özgürlük alanı olsa ne iyi olur, ne iyi akıl etmişsiniz bütün sorunların dile getirileceği bu kürsüyü’ dedikleri bu kürsünün konulacağı yeri İçişleri Bakanı’ın ve Ankara Valisi’nin talimatlarıyla parkın etrafını bariyerlerle çevirdiler.
“Herkes şunu bilsin ki karşımızdaki zihniyet sözden korkmaktadır”
Milli Egemenlik Parkı’na kurulacak bu kürsüyü kuracak yer çok. Her yere kurarız. Geldik Anıt Park’a kuruldu, 24 saat boyunca buradan eğitim politikalarıyla ilgili söylenmesi gereken ne varsa her şey söylenecek. Ama şu zihniyeti görmek lazım ki bu kadar barışı, bilimsel, çözüm öneren bir eylemliliği, etkinliği dahi devletin polisine kanunsuz emirler vererek, Anayasa’ya aykırı emirler vererek engellemeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Dertleri ne? Dertleri, bahaneleri, efendim dün oraya hayvanseverler geldi, burayı ele geçirecekler, burayı bırakmayacaklar. Sizin için açarsak, onlar da kalır.’ Kalsın zaten. Sen Meclis’e hayvanları katledecek, öldürecek, zehirleyecek bir düzenlemeyi getir, buna isyan edenler sesini duyurmaya koşsun, Ankara’ya gelsinler, efendim ‘Milli Egemenlik Parkı’nı hayvan severler ele geçirmesin.’ Milli egemenlik demek milletin dediğinin olması demektir. Bir kişinin, zümrenin, bir partinin dediğinin o partinin korktuğunun söylenilmemesi, konuşulmasının istenmediğinin konuşulmasına engel olunmasına zaten milli egemenlik demiyoruz. Ona diktatörlük diyoruz. Ona keyfi yönetim diyoruz. Ona tek adam rejimi diyoruz. Bu kurtulması gerekilen bir zihniyetken bunu yerleştirmeye ve buna anlayış göstermemizi bekliyorlar. Diyorlar ki; ‘Ankara’nın bütün parkları sizin aman burası olmasın.’ Neden? İçeride hayvan hakları yasası konuşuluyor. Buraya hayvanseverler gelip eylem yapmasın. CHP olarak kim hakkını arıyorsa ki hayvanseverlerin oradaki mücadelesi, onların tek başlarına yürüttüğü bir mücadele değildir. Hepimiz hayvan severiz. Hepimiz o canların önünde kendimizi siper etmeye hazırız. CHP grubu hem hayvan hakları yasası adını taşıyan katliam yasasına karşı, hem de kadının soyadını istediği gibi belirlemesi ve kullanmasının önündeki zorba dayatmaya karşı kırmızı alarmdadır. Meclis’te de mücadele vermektedir. Sokakta da mücadele vermektedir.
“Tam gün hiç susmadan buradan milli eğitim konuşacağız”
Herkes şunu bilsin ki karşımızdaki zihniyet sözden korkmaktadır. Müzakereden korkmaktadır. Karşımızdaki zihniyetin bildiği şey, sözün karşısına bariyer koymaktır. Düşüncenin karşısına polis dikmektir. Tartışmak yerine tartaklamayı tercih eden bu zihniyeti CHP aklı, yüreği, zihni ve bedeni ile dize getirecektir. Kimse merek etmesin. Tam bir gün sürecek, bugün saat 10.00’da burada başladı. Yarın sabah saat 10.00 olana kadar burada her dakika, her saniye, bu kürsüde birileri çıkacak, milli eğitimin sorunlarını, eğitim politikalarının sorunlarını konuşacak. Bu bazen CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı, kendi alanının milli eğitim politikalarına temas eden ya da onlardan etkilendiği yönlerini konuşacak ve tartışacak. Sendikalar gelecek, sendikaların Sayın Genel Başkanları gelecek. Eğitim emekçilerinin hakları ve milli eğitim politikalarına yönelik kurumsal görüşlerini dile getirecekler. Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler gelecek. 10 dakika kendine ayrılan sürede ömrü boyunca verdiği emek, mücadele, yaptığı bilimsel çalışmaların imbiğinden damıttıklarını bu kürsüde kayda geçirmek üzere buraya gelecekler, onlar konuşacaklar. Veliler konuşacak. Eğitim alanında örgütlü dernekler, sivil toplum kuruluşları konuşacak. Her saat başında yine bu milli eğitim maratonunun hayata geçirilmesi için büyük emek veren Suat Özçağdaş, yardımcıları, bu konuda birlikte çalıştıkları geniş ekibin, başlatan, yönlendiren, özetleyen katkılarıyla bu kürsüde olacaklar. Tam gün hiç susmadan buradan milli eğitim konuşacağız, eğitim konuşacağız. Çocuklarımızın geleceğini konuşacağız.
“Burası AKP’nin en çok kendi kendine devri sabık yarattığı alan”
Ben bu maratonun sembolik ilk 100 metresini koşmak üzere buradayım. Ama benden sonra sırayla ve bir gün boyunca bu faaliyet sürecek. Ankara’da bulunan üyelerimiz, Ankara’daki veliler, öğrenciler, akademisyenler buraya, bu dakikadan sonra yapılacak çağrı ile gün boyunca burada davetlidirler. Gündüz zor saatler geçecek, bir 3-4 saat güneşin altında. Doğrudan güneşin altıda olacak. Bu zorluklara katlanmaya alışık, çok önemli isimler var aramızda. Milletvekillerimiz buradalar. Yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarımız burada olacaklar. Ama akşam saatlerinde Anıt Park ve Ankara çok keyifli olacak. Sabaha kadar burada dayanışma içinde arkadaşlarımız, hocalarımız tarihe not düşecekler. Her şey denendi bugüne kadar. Komisyonda söylenmedik söz kalmadı. Genel Kurulda söylenmedik söz ve yapılmadık mücadele kalmadı. Sendikaların doldurmadığı meydan ve yapmadığı eylem kalmadı. Dillerde tüy bitti. Birileri anlamadı. Hala dönüyor ve diyorlar ki efendim 22 yıldır iktidarız. Kültür – sanat ve milli eğitimde amaçladığımız noktaya ulaşamadık. En çok bakan değiştirilen bakanlık, kültür sanat ile birlikte burası. Burası AKP’nin yazboz tahtası. Yapıyorlar, bozuyorlar. Burası AKP’nin en çok kendi kendine devri sabık yarattığı alan. Birbiri ile en kavgalı bakanları mevcut önceki ve sonraki milli eğitim bakanları. Her gelen, milli eğitim konusundaki muhabirleri topluyor, bir kahvaltı yapıyor, yapacağı reformu anlatıyor. Öncesinde nasıl bir enkaz aldığını, Türkiye’nin hangi sorunları yaşadığını… Eğitimi çözmeden öbür sorunların çözülemeyeceğini, bu işi de kendisinin yapacağını söylüyor. Bir sonraki bakanın basın toplantısına kadar bu hikayeye bütün Türkiye’nin inanmasını bekliyorlar. Sonra o bakanı yollayıp, yenisini getiriyorlar. Eskisini milli eğitim komisyonu başkanı yapıyorlar. Eskisi mevcuda ateş püskürüyor. Mevcut eskisinden nefret ediyor.
“Eğitimde yapılması gerekenlerin yapılmadığı bir süreci Türkiye’de yaşıyoruz”
Türkiye bu tuhaf, insani de dememek lazım, olmaması gereken çekişmelerle yıllarını, on yıllarını heba etti ve gitti. Bir tek sebebi var. Bir doğruda birleşmek için orada mutabakat lazım. Mutabakat işi çoğulcu bir iş. Mutabakat işi bir fikrin egemen olma işi değil. Mutabakat işi çok fikrin uzlaşması, tartışılması, bir doğru etrafında birleşilmesi meselesi. Almanya, dünyanın en üst düzey üretimlerini, ihracatını yapan, en kaliteli otomobillerini yapan, en önemli sanayi şirketlerine sahip olan Almanya’nın başarısının sırrı nedir derseniz, üzerinde tam mutabık oldukları bir eğitim sistemleri var. Ulusal mutabakat var. Almanya’da gelen bir şeyi değiştirmeyi değil varsa aksayan bir şey onu biraz daha iyileştirmeyi konuşuyor. Alman Hristiyan demokratlar gelip de dinlerinin ve kinlerinin sahibi nesilleri yetiştirmeyi, sosyal demokratlar gelip de bu köhnemiş zihniyetten kurtulup işi birazcık düzelmeye çalışmayı, öbürü gelip de başka bir şey yapmayı hedefleseler, onlar o kadar ihracatı yapamazlar. O kadar milli gelire sahip olamazlar. Asla ve asla Avrupa Birliğinde bulundukları tüm uluslararası toplulukların, birlikteliklerin de sözü en çok merak edilen, ağırlığı en çok olan ülkelerinden biri olamazlar. İş önce milli eğitim konusundaki ulusal mutabakatta bitiyor. Burada, Türkiye’de zaten partiler arasında böyle bir mutabakat sağlanamadığı için bir sorun alanımız varken, AKP’nin 22 yıllık iktidarında da kendi içlerinde dahi mutabakat yok. Tarikatlar, cemaatler kavgası var. Her köşe başını hangimiz tutalım? Bunları nasıl yapalım, müfredata kendi zihnimizdeki zehri nasıl akıtalım? O kitaplar üzerinden bu zehri Anadolu ve Trakya’ya nasıl yayalım? Böyle olunca maalesef, üzülerek söylemek gerekiyor ki çocuk AKP’linin de çocuğu olsa, CHP’linin, MHP’linin, DEM’linin, İYİ Parti’linin de, hangi görüşten olursa olsun PISA sınavına girdiğinde ortalamamız sondan ikinci dünyada PISA’da. Sondan ikinci, üçüncü. Tüm yetenekler, yetkinliklerde bu coğrafyanın, hepimizin bildiği bu zeki evlatları, dünyada normalde onlarla aşık atamayacak akranlarının her alanda gerisinde. Sebebi ne? Sebebi o çocuklar değil. O çocuklara doğru bir eğitim verildiğinde, doğru imkanlar yaratıldığında neleri başardıklarını görüyoruz. Ama eğitim sistemi, okul öncesinden başlayıp ki bugün bu kürsüde herhalde saat 12.00 civarında Mersin Yenişehir Belediye Başkanımız o konudaki çok iyi bir örneği de anlatma imkanını bulacak. Okul öncesinden başlayıp, lisans, lisansüstü ve devam eden akademik kariyer süreçlerine kadar sürekli çağın gerisinde, eksikliklerle dolu, yapılması gerekenlerin yapılmadığı bir süreci Türkiye’de yaşıyoruz.”
(SÜRECEK)