Muğla’da Kemerköy Termik Santrali’nin çevre izin ve lisans iptali için açılan davanın duruşması bugün Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşma sonrası açıklama yapan avukat Pınar Gayretli, “Hukuken mahkeme heyetinin yapması gereken davamızı kabul edip çevre izin ve lisansının iptaline karar vermek. Bundan sonrasına hakimler karar verecek. İki seçenek olduğunu düşünüyorum, ya davamızı kabul etmeliler ya da dosyayı bilirkişiye göndermeliler. Başka bir seçenek olduğunu düşünmüyorum” dedi.
ESMA TURAN
(MUĞLA) – Muğla’da Kemerköy Termik Santrali’nin çevre izin ve lisans iptali için açılan davanın duruşması bugün Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşma sonrası açıklama yapan avukat Pınar Gayretli, “Hukuken mahkeme heyetinin yapması gereken davamızı kabul edip çevre izin ve lisansının iptaline karar vermek. Bundan sonrasına hakimler karar verecek. İki seçenek olduğunu düşünüyorum, ya davamızı kabul etmeliler ya da dosyayı bilirkişiye göndermeliler. Başka bir seçenek olduğunu düşünmüyorum” dedi.
Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) tarafından Kemerköy Termik Santrali’nin çevre izin ve lisans iptali için açılan dava bugün Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görüldü.
Dava öncesi 104 kurum tarafından Sınırsızlık Meydanı’nda ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya CHP Muğla Milletvekilleri Gizem Özcan ve Cumhur Uzun, CHP Menteşe İlçe Başkanı Nail Kızıl, yöre halkı ve yaşam savunucuları da katıldı. Basın açıklamasının ardından yurttaşlar, slogan atarak Muğla 2. İdare Mahkemesi’ne yürüdü.
Davaya ilişkin mahkeme öncesinde bilgilendirme yapan Avukat Pınar Gayretli, şunları söyledi:
“20 yıl önce zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce bu santralin kapatılmasına dair karar verildi ama ondan önce zaten 1996 yılında Aydın İdare Mahkemesi, santralin çevre ve halk sağlığı için tedavisi imkansız zararlar doğurduğu ve çevreyi kirletmemek için alması gereken önlemleri almadığına karar vermişti. Bu kararı Danıştay da onadı. Fakat Türkiye’de Danıştay kararının uygulamaması üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidildi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu kararın uygulamasına hükmetti fakat bu kararlar hala uygulanmıyor. Santral hala çevre mevzuatına uygun çalışmıyor. Bu davada bununla ilgili. Bu santralin çevre izin ve lisansı alabilmesi için çevre mevzuatına uygun olarak çalışıyor olması gerekli ama dosyaya sunulan belgeler de görüyoruz ki santral çevre mevzuatına uygun olmamasına rağmen sanki uygunmuş gibi kendisine verilen çevre izin ve lisans belgesi ile çalışmaya devam ediyor. Bu duruşma bu yüzden önemli.”
Gizem Özcan: “Muğla’da yaşama, ekosisteme, çevreye zarar veren hiçbir işletmeyi istemiyoruz”
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan ise “Muğla’mız turizm, tarım ve kültür kenti. Dünyaya açılan bir kapı. O yüzden Muğla da yaşama, ekosisteme, çevreye zarar veren hiçbir işletmeyi istemiyoruz. Ülkemiz de doğaya zarar veren hiçbir işletmeyi istemiyoruz. Her şeyin ülkemizde adalete ihtiyacı olduğu gibi iklimin de adalete ihtiyacı var. İklim için de adalet diyoruz. Bu sesi, bu çığlığı, bugün Muğla’dan hep birlikte büyütüyoruz. Umuyorum ve diliyorum ki adalet tecelli edecek ve aklın ve bilimin ışığında kararlar yargıdan çıkacaktır” dedi.
Cumhur Uzun: “Çevresel etkisinin olumsuz olduğunu herkes hissediyor”
Santralin çevresel etkisinden bahseden CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun da “Bu davada aslında çokça incelemeye gerek yok. Bölgeyi bilen sizler gibi bizler gibi herkes çevresel etkisinin olumsuz olduğunu, günlük yaşantısında çok net görüyor ve hissediyor durumda. O nedenle biz idare mahkemesinden bu yaşanmakta olan çevresel etkinin olumsuzluğunu esas alan değerlendirmeyi bir an önce yapmasını ve çevre değerlendirmesinin olumlu olduğu esasına bağlı olarak verilen ruhsatlandırma işleminin bir an önce sonlandırılmasını şiddetle ve hızla bekliyoruz” diye konuştu.
Daha sonra çevre örgütlerinden yapılan ortak açıklamayı ise Bahadır Altan okudu. Altan, şöyle konuştu:
“Hukuk, termik santrallerin kapatılması gerektiğini söylüyor. Gezegen, fosil yakıtların kullanımına son vermemiz gerektiğini gösteriyor. Sermayenin kar hırsı tüm yaşam alanlarını yok ettikçe, kapitalist bu büyümenin sürdürülemez olduğu açığa çıkıyor. Doğa haklarını korumamızı bekliyor, iklim adalet istiyor. Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan termik santrallerinin çevreye verdikleri zarardan ötürü kapatılması gerektiğine dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 20 yıl önce verdiği karar ortadayken bu üç termik santralin çalıştırılmasını bir an önce durdurun. Kemerköy Termik Santrali’nin çevre izninin iptali için görülecek duruşmada şirketin çevre izinlerinin iptal edilmesi ve adaletin tesis edilmesi için sesleniyoruz.
“Mahkeme heyeti olarak bu suça ortak olmayın”
İliç’teki altın madenine onay veren yargıçlar sadece o yörenin geri dönüşümü olmaksızın tahrip edilmesine izin vermenin altına imza atmadılar. Diri diri toprak altına gömülen 9 işçinin de ölüm fermanını imzaladılar. Muğla ve çevresinde on binlerce erken ölüme yol açabilecek bir karara değil yaşamı savunan bir karara imza atmasını bekliyoruz Muğla mahkemelerinden. Mahkeme heyeti olarak bu suça ortak olmayın, iktidarın Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını uygulamamasına ortak olmayın, kararınızı gerçekler doğrultusunda verin. Hukuku adaletten yana işletin.”
Nejla Işık: “Kapatma kararı verilen bu santraller bir an önce kapansın”
Dernek Başkanı ve İkizköy Muhtarı Nejla Işık ise şunları söyledi:
“5 senedir bu mücadelenin içerisinde havamıza, suyumuza, toprağımıza, ormanımıza, yaşamımıza dokunma dedik. O köy de santralin baca gazından çıkan, bizim hep söylediğimiz, bizim hayatlarımızı öldürüyor. Bizi zehirliyor, kanser ediyor. Sularımızı zehirliyor, atıkları ile birlikte ormanlarımızı mahvediyor dediğimiz bu santrallere karşı artık yeter dediğimiz bir süreçteyiz. Bu santrallerin bacasından çıkan gazlar önce sağlık, kanser hastalığı, KOAH, ben kendim astım alerji hastasıyım. Bunu 5 senedir söylüyorum. Gözden kaçırılıyor ya da dikkate alınmıyor ama biz orada yaşadığımızı biliyoruz. Daha birkaç gün önce ben bağırsak kanserinden çok sevdiğim bir yakımı kaybettim. Artık biz sevdiklerimizi kaybetmek istemiyoruz. Ölüyoruz. Bunu duyun. Toprağımız zehirleniyor. Üretim yapamıyoruz. Biz 40 senedir bu santrallerin gölgesinde yaşadık, kapatma kararı verilen bu santrallere artık bir an önce kapansın.”
“Çevre izninin neden iptal edilmesine dair iddialarımızı kendi beyanlarıyla kanıtlamış oldular”
Dernek avukatı Pınar Gayretli, duruşmanın ardından ise şu açıklamayı yaptı:
“Dilekçelerimizde ayrıntılı bir şekilde dosyaya sunduğumuz tüm hususları heyete de idare mahkemesine de sözlü olarak ifade ettik. Kemerköy Termik Santrali’ni çevre mevduatına uyumlu olmamasına rağmen tanzim edilen çevre izin ve lisansının neden hukuka aykırı olduğunu tüm ayrıntılarıyla açıkladık. Davalı idare Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı vekiline ve ayrıca dosyaya müdahil olan santrali işletmekte olan YK Enerji’nin vekiline, çevre mühendisine ve inşaat mühendisine söz verdi. Uzun uzun anlattılar ve yaptıkları konuşmada bizim iddialarımızın ne kadar doğru olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Bizim bu çevre izninin neden iptal edilmesine dair iddialarımızı kendi beyanlarıyla kanıtlamış oldular. Öncelikle çevre mevzuatına hala uyumlu olmadıklarını, buna dair yatırımlarının hala devam ettiğini açık bir şekilde söylediler. Bunun dışında dosyaya sundukları belgelerde çelişkiler olduğunu ifade etmiştik ve kendileri de bunları fark ettiklerini ifade ettiler. Kendilerini savunduklarını zannederken bunun gibi pek çok şeyi kabul ettiler. Dolayısıyla hukuken mahkeme heyetinin yapması gereken davamızı kabul edip çevre izin ve lisansının iptaline karar vermek.”
Nejla Işık: “Adalet arayışımız devam edecek”
Dernek Başkanı ve İkizköy Muhtarı Nejla Işık ise şunları söyledi:
“5 senedir olduğu gibi İkizköy için, iklim için, Muğla için, toprağımız, havamız, suyumuz, zeytinimiz için adalet arayışındayız. Adalet mülkün temeli. 15 gün içinde çıkacak kararla göreceğiz. ‘Ağzımızla kuş tutsak yaranamayız’ dedi karşı tarafın avukatı. Bizim köylülerin hiç işi gücü yok, parası da çok herhalde bunlarla uğraşıyor. Biz köyde ne yaşadığımızı biliyoruz lafı çok dolandırmaya gerek yok. Çok öfkeliyim şu anda, çok üzgünüm. Aylardır tozların altında bırakıldık bilerek. Bize bir baskıydı bu. Baca gazı arıtma cihazı kullandıklarını söylüyorlar, hepsi yalan biliyoruz. Biz yaşadığımızı biliyoruz. Geceleri havaya nasıl saldıklarını, bizi nasıl zehirlediklerini, hepimiz o kokuyu hissediyoruz. Zeytinlerimizin üzerindeki çiçeklerin o asit yağmurlarından nasıl döküldüğünü, şu an zeytin ağaçlarımızın üzerinde bir tane zeytin bulamayacağımızı biliyoruz. İstihdam ve enerji diyerek bu ikisiyle yıllardır karşımıza çıkıyorlar. Biz artık ‘ölelim enerji üretmeye devam etsinler’ diyoruz. Ölüyoruz diyoruz, kanser hastaları, koah hastaları, elimizde raporlarımız var onlar hala görmüyorlar. Biz bu işin peşini bırakmayacağız. Ne dedi Şengül yengemiz ‘Zeytinlerin üzerindeki tozdan bir şey göremiyoruz, dışarıya çamaşır asamıyoruz bunu görsünler. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı boşuna durmasın sandalyesinde gelsin İkizköy’de dursun. Bu kadar kolay konuşuyorlar ya bir gün gelip yaşasınlar bizimle birlikte o tozun, dumanın, zehrin içinde. Adalet arayışımız devam edecek.”