Türkiye’nin son yıllarının gündeminin ve en büyük sorununun ekonomi olması birçok kesim için tartışılmaz gerçekliğini koruyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ben ekonomistim” diyerek uyguladığı ekonomi ve maliye politikaları, çalışanlar ve emekliler aleyhine gelir adaletsizliğinin artmasına neden oluyor. Bir yandan Merkez Bankası’nın “bağımsızlığı” tartışmaları devam ederken, politika faizinde uygulanan “nas” argümanı ve 2023 genel seçimlerinden sonra faiz politikasında yaşanan sert dönüşüm ekonominin gündemini belirlemeye devam ediyor.
NİSANUR YILDIRIM
(ANKARA) – Türkiye’nin son yıllarının gündeminin ve en büyük sorununun ekonomi olması birçok kesim için tartışılmaz gerçekliğini koruyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ben ekonomistim” diyerek uyguladığı ekonomi ve maliye politikaları, çalışanlar ve emekliler aleyhine gelir adaletsizliğinin artmasına neden oluyor. Bir yandan Merkez Bankası’nın “bağımsızlığı” tartışmaları devam ederken, politika faizinde uygulanan “nas” argümanı ve 2023 genel seçimlerinden sonra faiz politikasında yaşanan sert dönüşüm ekonominin gündemini belirlemeye devam ediyor.
Türkiye’de 2016 yılından beri hiçbir Merkez Bankası Başkanı dört yıllık görev süresini dolduramadı. 2017 yılından beri bozulmaya başlayan ve çift haneli rakamlara yükselen enflasyon, 24 Eylül 2021 ile 23 Haziran 2023 tarihleri arasında uygulanan faiz indirim politikası, kurda yaşanan dalgalanmalar, Türkiye ekonomisini çözülmesi zor bir cenderenin içine soktu.
Eski Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya döneminde yüzde 24’e kadar arttırılan politika faizi, Çetinkaya’dan sonra gelen Murat Uysal döneminde yüzde 10.25 seviyesine çekildi. Kasım 2020’ye kadar yüzde 10.25 seviyesinde seyreden politika faizi, eski Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanı olması ile 5 ay içinde yüzde 19 seviyesine kadar çıkarıldı. Ağbal, Yeni Şafak gazetesi tarafından 19 Mart 2021’de faizi yükselttiği için “Bu operasyonu kim adına çektiniz” manşetiyle hedef gösterildi. Son yıllarda 5 aylık görev süresiyle Merkez Bankası Başkanlığı koltuğunda en az kalan Ağbal, bu manşetten bir gün sonra, 20 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Erdoğan’ın kararıyla görevden alındı.
Ağbal’dan sonra göreve gelen Şahap Kavcıoğlu, Erdoğan’ın “faizi indirme” politikasını istisnasız uygulayan ilk Merkez Bankası başkanı oldu. Göreve geldikten ilk 6 ay sonra politika faizini sabit tutan Şahap Kavcıoğlu, Eylül 2021’de faiz indirimi serisine başladı. Kurdaki dalgalanmanın giderek arttığı 2021 yılının son aylarında Türkiye, kur-faiz denkleminde sert değişimlere imza attı. Erdoğan, 17 Kasım 2021’de partisinin grup toplantısında “Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunu farklı yere çevirme gayretine girenlere diyorum ki boşuna uğraşmayın. Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Hala kalkıp da bu yolda, mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam” diye konuştu. Erdoğan’ın bu sözleri faiz politikasında nasıl bir değişim yaşanabileceğinin işaret fişeği oldu. Bu süreçte, Kavcıoğlu’nun başlattığı faiz indirimleri devam ederken, 2 Aralık 2021’de Nureddin Nebati Hazine ve Maliye Bakanı olarak Erdoğan tarafından göreve getirildi.
“NAS’LAR NEYİ GEREKTİRİYORSA…”
2021 yılının son ayları Türkiye ekonomisinin bugünlerini hazırlarken Cumhurbaşkanı Erdoğan 19 Aralık 2021’de katıldığı İlim Yayma Ödülleri Töreni’nde; “Neymiş efendim? Faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Elhamdülillah biz doğru yoldayız. Çünkü faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar hükmü bize öyle sıradan gelen bir hüküm değil” diye konuştu. Türkiye ekonomisindeki dönüm noktasının Erdoğan’ın ekonomi politikalarını İslamcı bir söylemle yeniden dizayn etmeye başladığı bu konuşma olduğunu söylemek mümkün. Bu günlerde hızla artan dolar 18 TL seviyesine yükselmiş, euro 20 TL’yi aşmıştı. Hatta bugünlerde yurttaşlar sokaklara çıkarak döviz kurunda yaşanan sert artışı, enflasyonu, ekonomi politikalarını, halkın yoksullaştırılmasını protesto etmişti.
Döviz kurunun hızla arttığı, Erdoğan’ın ‘nas’ diyerek faizleri indirme sinyali verdiği konuşmasının ardından 20 Aralık 2021’de Erdoğan başkanlığında yapılan kabine toplantısı ekonomi politikalarında yaşanacak tepetaklak dönüşümün başlangıcı oldu. Erdoğan, “Yeni bir finansal alternatif sunuyoruz” diyerek mevduat hesaplarının getirisinin döviz getirisi altında kalması durumunda aradaki farkın vatandaşlara ödeneceğini duyurdu. Bu sözler, uzun tartışmalara sebep olacak Kur Korumalı Mevduatın (KKM) ilanı oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 21 Aralık 2021’de dövize endeksli Türk Lirası mevduatları ile ilgili düzenlemeleri açıkladı.
KKM uygulaması ile Türk lirası üzerinden açılan mevduat hesaplarının döviz kuruna karşı güvence altına alınması planlandı. Bu sistem ile yatırımcıların, Türk lirasının değer kaybından korunması amaçlandı. KKM uygulamasının başlaması ile dolar 18,30 TL’den 12 TL’nin altına, euro kuru ise 20 TL’yi aşan seviyeden 13,50 TL’nin altına geriledi. KKM sistemi zengini daha da zengin eden yöntemi yüzünden eleştirilere konu oldu. Yaklaşık 2,5 yıldır sürdürülen KKM, doları ilk başlarda dizginlese de dolar şu an 32,51 TL, euro ise 34,97 TL seviyesinden işlem görüyor.
Bir yandan, döviz kurunun dizginlenmesi için KKM devreye sokulurken öte yandan politika faizinde sürekli indirimlere gidildi. Dönemin Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu döneminde politika faizi hiç artırılmayarak yüzde 19’dan yüzde 8,5 seviyesine kadar düşürüldü. Erdoğan’ın faiz için uygulanmasını arzu ettiği ‘nas’ söylemi Merkez Bankası’nın faiz politikasına giderek yerleşti. Türkiye’de faiz, 21 ay hiç arttırılmadı. Bu süreçte Türkiye ekonomisi giderek bozuldu ve enflasyon artmaya başladı. Yurttaşların alım gücü düştü, asgari ücrete yılda 2 kez zam uygulaması başlatıldı. Ev kiraları hiç olmadığı kadar artarken, mal ve hizmetlere her geçen gün zam geldi.
FAİZ DE ENFLASYON DA YÜKSELDİ…
Aralık 2021 – Haziran 2023 tarihleri arasında 21 ay boyunca sürdürülen düşük faiz politikasından Türkiye tarihinin en önemli seçimleri arasında sayılabilecek 2023 Genel Seçimlerinin ardından vazgeçildi. Gelir adaletsizliğinin ve sınıflar arasındaki eşitsizliğin cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyelerine çıkması, Erdoğan’ın ısrarla dile getirdiği ‘nas’ ve aylarca direttiği faiz politikasından dönmesine neden oldu.
Türkiye, 23 Haziran 2023’ten beri dönemin Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın başlattığı faiz artırım politikasını konuşuyor. Erkan yüzde 8,5 seviyesinden aldığı faizi yüzde 45 seviyesine yükseltti. Enflasyonla mücadele sürecinde sıkı para politikasını benimseyen yeni TCMB yönetimi, yıl sonu enflasyon tahminini tutturamadı. 2023 yılında yıllık enflasyon yüzde 64,8 olurken TCMB, yıl sonu enflasyonunu yüzde 22,3 olarak tahmin etmişti. Erkan yönetimi KKM’yi sonlandırmak istediğini ilan etti ve bu dönemde Hazine’den yapılan ödemelerin bütçe açığına verdiği yükü azaltmak amacıyla ödemelerin tamamı Merkez Bankası’na devredildi. Bu ödemelerin sonucu geçen günlerde açıklanan Merkez Bankası’nın zararıyla ortaya çıktı. Merkez Bankası, 2023’te 818,2 milyar TL zarar etti.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hedefinin en başına enflasyonu düşürmeyi koydu. Bu süreçte Merkez Bankası Şubat Ocak 2024’e kadar her ay faiz artırdı. Şimşek, kamuda tasarruf yapılması gerektiğini vurgularken, dönemin Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın İstanbul’da ev bulamadıkları için annesinin yanına yerleştiği sözleri damga vurdu. Hayat pahalılığının Merkez Bankası başkanı tarafından bile dillendirilmesi kamuoyunda çok tartışıldı. Ayrıca, Erkan’ın ev kirası için Merkez Bankası tarafından 35 bin TL ödendiği iddia edildi. Erkan’ın ailesinin Merkez Bankası’nı işleyişine müdahale ettiği ve babasının bir çalışanı işten attırdığı iddiaları ortaya atılırken Erkan, 3 Şubat’ta Erdoğan tarafından görevden alındı.
Erkan’ın 9 aylık Merkez Bankası serüveni hakkında ortaya çıkan birçok iddianın ardından son buldu ve Merkez Bankası’nın yeni başkanı Fatih Karahan oldu. Karahan, 2,5 aydır Merkez Bankası Başkanlığı görevini yürütüyor. Karahan, 2,5 ay içinde faizi yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltti. Merkez Bankası’nın bugün yapılan PPK toplantısının ardından faiz yüzde 50’de sabit tutuldu.
Fatih Karahan’ın Merkez Bankası Başkanlığı görevini ne kadar sürdürebileceği belirsiz. Bu söylemi son 8 yılın Merkez Bankası Başkanlarının görev sürelerine bakarak rahatlıkla söylemek mümkün. Şu an mart ayı enflasyonu yıllık yüzde 68,5. Politika faizi de yüzde 50’de sabit tutulmaya devam ediyor. Sert dönüşümlerin yaşandığı faiz politikasının ‘artış’ yönünde ne kadar sürdürüleceği de Erdoğan’ın açıklamalarına göre şekillenecek.
Faiz, enflasyon, kur üçlüsü arasında yaşanan sert değişim ve dönüşümler yurttaşları etkilemeye devam ediyor. Alım gücünde yaşanan sert düşüş nedeniyle 2022 yılından beri asgari ücrete yılda 2 kez zam yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ise “Asgari ücrete ara zam yok” diyerek bu uygulamaya son verildiğini açıkladı. Milyonlar 17 bin 2 lirayla yaşam mücadelesi veriyor. Yerel seçimlerin ardından ekonomik politikasında yaşanan sert dönüşüm, ekonomik krizin faturasının hangi sınıfa kesileceğinin ipuçlarını içeriyor. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın 8 Şubat’ta düzenlenen yılın ilk enflasyon raporu toplantısında “Ücret ayarlamaları etkisiyle, aylık enflasyon tahminimizin üzerinde gelerek yükselmiştir. Asgari ücret artışının öngörülerimizin üzerinde gerçekleşmesinin etkisi hissedilmiştir” diye konuşması ve Merkez Bankası’nın 5 Nisan’da hükümete yolladığı açık mektupta asgari ücrete ara zam yapılmaması gerektiğini vurgulaması, bundan sonra uygulanacak politikalarda neler olabileceğini gösteriyor.
Milyonlarca işçi haftaya 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamaya hazırlanırken ekonomik krizin çözümü şimdilik yüksek faiz politikasında görülüyor. Asgari ücretin 2024’ün sonuna kadar 17 bin 2 TL olmaya devam edeceği hükümet yetkilileri tarafından dillendirilirken milyonların hayat pahalılığı karşısında nasıl yaşayacağına dair bir politika ne hükümet ne de muhalefet tarafından sunulmuş değil. Ekonomik krizin gölgesinde yaşayan Türkiye’nin ilerleyen günlerde en çok tartışacağı konular yine hayat pahalılığı, asgari ücret, vergi adaletsizliği ve enflasyon olacak.